ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

ŞEYTANIN SALTANATI

Coşkun Tağa

23 Temmuz 2014 Çarşamba 08:08
  • A
  • A

Dünyanın dört bir tarafında Müslümanlar zulüm görüyor. Orantısız güç kullanılarak Müslümanların yaşam alanları talan ediliyor. Dünya Müslümanları ittifak edip zalimlere başkaldıramıyor. Oysa zalimler, Müslüman kıyımı yaparken ittifak içinde hareket ediyor. Uluslararası örgütler ise zalimlerin zulmünü, nefsi müdafaa gözüyle bakıyor.

Filistin’de, Suriye’de, Uygur’da, Arakan’da, Mısır’da, Somali’de, Irak’ta, kısacası Müslüman coğrafyasında sistemli bir sömürü, işkence, kıyım ve zulüm yapılıyor.

Çin devleti, Müslüman Uygur Türklerine karşı her türlü maddi-manevi işkence ve canilik yaparken, Esad kendi halkına ölüm yağdırıyor. IŞİD katliama sarılıp güya cihad ettiğini savunuyor. İsrail ise sistemli bir şekilde Filistin halkına dünyanın gözü önünde katliam yapmaktan geri durmuyor.

Paraya boğulmuş Orta Doğu şeyhleri -zulme karşı gelmek bir yana- zalimlerin zulmüne sessiz kalıyor. İsrail Gazze’yi bombalarken Müslüman ülkelerin liderleri, işbirliklerinin karşılığı olarak aldıkları paraları sayıyor. Dünyaya nam salmış cihan devletinin evladı Türkiye’m ise İsrail’in zulümlerini, dünyaya bağıra bağıra duyurmaktan başka elinden bir şey gelmiyor. Gözümüzün önünde kardeşlerimiz en ağır şiddet ve işkencelere maruz bırakılıyor. Kimi sistemli bir şekilde öldürülüyor kimi de katledilerek öldürülüyor.

İslam’ın hizmetkârı olduğunu iddia eden cemaatler, adında İslam yazan ülkeler ve İslam’a beşik olan ülkeler bu zulümlerden habersizmiş gibi davranıp zulme rıza gösteriyorlar. Masum Müslüman halklar ise aciz, güçsüz... Şeytanın askerlerine karşı koyacak ne bir iradeleri var ne de vicdanları harekete geçirecek haldeler.

Şu Ramazan gününde Gazze’de Müslümanlar İsrail’in bombaları altında sabahlıyorken; tuzu kuru orta sınıf Müslümanlar sabahçı kahvelerinde; üst sınıf Müslümanlarımız ise en zengin sofralarda yerlerini alıyor.

Bu mu Müslümanlık? Televizyonlardan, gazetelerden öğrenebildiği kadarı ile yetinip sadece gözyaşı dökmek midir? Beş vakit namaz kılıp, ‘Kahrolsun İsrail’ demek midir? Değil beş vakit, bin beş yüz vakit namaz kılsan; ama zulme sessiz kalmışsan ne kıymeti var kılınan namazların? Kardeşlerimiz silahların altında ölüm orucu tutarken, ne kıymeti var tuttuğumuz Ramazan oruçlarının?

Şeytan ve şeytanilerin saltanat sürdüğü, Müslümanların sömürüldüğü ve öldürüldüğü bu dünyada -kuru bir gurur ile- “Müslüman’ım” demenin ne anlamı var? Filistinli bebekler İsrail tanklarının altında ezilirken bir şey yapamıyorsak, Müslüman olmanın ne anlamı var? Kimse kusura bakmasın; zulme dur diyebiliyorsan, adaleti tesis edebiliyorsan Müslümanlığının bir anlamı olabilir.

Alimlerimiz, kanaat önderlerimiz ve diyanet camialarımız, İslam’ın ve Müslümanlığın sadece bireysel bir yaşam tarzını değil; aynı zamanda barışı, adaleti, hakkaniyeti, sosyal düzeni ve bunları sisteme entegre eden devletin yönetim anlayışını belirlediğini, mutlak adaletin, ilahi hükümlerle beraber geleceğini neden söylemezler. Neden anlatmazlar bunları? İslam’ın beş şartı anlatılırken, ne okuduğunu anlamayan hafızlar yetiştirilirken, zalimle nasıl savaşılacağı anlatılmaz. Ömer Lütfi Mete’nin ruhu şad olsun. Allahsız Müslümanlığı tarif ederken tam da bunları işaret ediyordu.

Üstelik bunca haksızlığa, zulme, caniliğe ve mağduriyete karşı cihad edilmekten imtina ediliyorsa, bugünün Müslümanlığı muhakkak sorgulanmalıdır. Ki Müslümanlığın en büyük vazifelerinden biri batılla savaşıp, hakkı sahibine teslim etmek değil midir?

Ezcümle, bu kadar vicdansızlığın olduğu yerde bir yaptırım yok ise, zulümler engellenemiyor ise, katliamlar zengin olmanın bir yolu olmuş ise şeytan saltanatını kurmuş demektir. Müslüman halklar da barışı tesis edemiyorsa, adaletin tecelli etmesini sağlayamıyorsa, her şeyi Allah’a bağlıyor ve kendini sorumsuz sanıyorsa -dikkat etsinler- şeytanlığın içine girmiş olduklarının en açık delilidir.

Hal böyle olsa da şeytanın saltanatı elbette yıkılacaktır. Burada önemli olan bu zulümler karşısında insanoğlunun verdiği sınavdır. Ki vicdanlarımız, en acı ve en ağır şekilde test edilmektedir.

Sonuç: Testten geçemiyoruz. Ağlıyoruz, sızlıyoruz ama bir tesirini göremiyoruz. Elimiz kolumuz öyle bağlanmış ki vicdanları harekete geçirecek bir hamle dahi yapamıyoruz.

Yazıklar olsun bu acziyetimize…

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Serbest kürsü:24 Kasım 2014, Pazartesi 14:33