ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Günah Yükü Belimizi Kıracak!..

Cüneyt Başeğmez

18 Ekim 2013 Cuma 21:18
  • A
  • A

Günahlar işledik… Çoğunu Allahü Teâlâ (cc), insanlardan gizledi. Eğer örtmeseydi, ana babamız bile bizden uzaklaşırdı. İçimizden geçirdiklerimiz dışarı çıksaydı; hiçbir gök bizi örtemez ve hiçbir yer bizi barındırmazdı. Ama günahların vicdandaki yaraları yerinde duruyor. Kara lekeler ve ağır yükler… İbn-i Mesud (ra) şöyle diyor:

“Kul, yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde “yalancılar” arasına kaydedilir.” (Muvatta)

Günah; ben ile aramıza giren sahtelik engeli… Günahkâr; Yusuf’u kuyuya atan kardeşleri gibi ağlar. Gülerken keza öyle. Sevgisi sadece kendisine… Leyla ile Mecnun ise sadece TV’lerde. Destansı aşklar, nefretler ve dostluklar hikâye. Okuyalım:
“İnsanlardan kimi de Allah’tan başka şeyleri O’na eş tutuyorlar da onları Allah’ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının gerçekten çok şiddetli olduğunu keşke anlasalardı.” (Bakara Suresi: 165)

Yaratan, başkalarını O’ndan fazla sevmemizden dolayı gazap ediyor. Bundan ileri bahtiyarlık var mı? Yaratıp kenara atmamış… Göklerin ve yerlerin Rabbi ve cehennem gibi azabı olan Allah’tan korkmamız doğal. Korkmamak edepsizlik ve ukalalık. Ama O, irtibatın sevgi irtibatı olmasını da istiyor. Şimdi kelimeler aciz… Diyecek söz bulamıyorum.

An itibarıyla Rabbimiz ile aramızdaki bağı incelten hatta kopartan günahlarımız. Çünkü onlar beni bana unutturuyor. Ve şuradan bir çağrı:

“Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası olan, Allah’tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” (Al-i İmran Suresi: 133)

Koşun!.. Mağfirete koşun… Tevbe edin ki mağfiret olunasınız… Günahkâr olduğunuzu bilin ama günahlarınız ayaklarınıza bağ olmasın. Tevbe ile silin onları… Öyleyse önce zavallılığımızı idrak edeceğiz. Kalbimizde acıma duygusu uyanacak… Tezahürü…

“O (koşanlar), bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları afv ederler. Allah iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran Suresi: 134)

İnsanlara acırlar, yardımlarına koşarlar… Öfkelenirler ama öfkelerini yutarlar ve insanların kendisine karşı yaptıklarını afv ederler. Bağışlarlar. Çünkü bağışlanmak isterler. Bu sebeple günah yükünden kurtulmak isteyenler ve günahlarının silinmesini isteyenler; önce başkalarını bağışlasınlar. Kalplerindeki katılığı yumuşatsınlar. Kalplerindeki kin ağacını kopartıp atsınlar. Kendilerine kurdukları odadan çıkıp insanlara karışsınlar. Sıradan zavallı bir kul olsunlar… Zaten öylelerdi bunu anlasınlar. Devam edelim mi?

“Ve onlar bir fahişelik yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile işledikleri günah üzerinde ısrar etmezler.” (Al-i İmran Suresi: 135)

Günah işlemez değiliz. Bizi böyle kabul ediyor Rabbimiz!.. Ama tevbe edin, af dileyin buyuruyor. Af diledikçe günahlarımızda ısrar da etmiş sayılmayız. Af dileyin ve yakın günahları… Ben’in üzerini örten yüklerden kurtulun ki;

“İşte onların mükâfatı Rableri tarafından bağışlanma ve altından ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetlerdir. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir.” (Al-i İmran Suresi: 136)

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.