Uluslararası Hukukun bir numaralı temsilcisi sayılan BM’ye göre bir ülke diğerine silahlı saldırı düzenleyemez. Düzenlemesi için ciddi bir şekilde tehdit alması gerekmektedir. Eğer böyle bir tehdit mevcutsa “Güvenlik Konseyi”ne başvurmak durumundadır. Sadece BM’nin 51. maddesine göre bu ülke Güvenlik Konseyi harekete geçene kadar kendini savunma hakkı mevcuttur. BM’nin kuralları ABD Anayasası’na göre “ülkenin en üst yasa”dır. ABD gerek Afganistan’a saldırırken ve özellikle de Irak’a saldırırken BM’nin kararlarına uymamıştır. Bununla da yetinmemiş direnen Müslümanları terörist ilan etmiştir. Kendi uydurduğu kanunlara bile sadakatsiz olan bir ülkenin dünyaya kaostan başka ne armağanı olabilir ki?
Kuvvetlinin haklı olduğu bir düzen güçlülerin düzenidir. BM’nin Irak’ın işgali konusunda ABD’ye olumsuz yanıt vermesinin ardından O zaman ki ABD Senatörü John Kerry, şunları söyleyebilmiştir: “Birleşik Devletler kudretini BM’ye bağımlı kılıyor olabilir” Kerry’in mantığı genelde tüm ABD yönetimine egemen olan mantıktır. “Güçlü isen kanunlara uymak acziyettir.” Buna rağmen ABD dünyanın iyiliği için çalıştığı imajını yaymak istemektedir. Hâlbuki ABD’nin kurumsal yapısı ve kuruluş felsefesi insanlığa hizmet etmek için kurgulanmamıştır. Bu konuda ABD’li düşünce adamı Ronald Steel şunları söylemektedir: “Eğer ABD benzersiz kudretini gerçekten insanlığın iyiliği için kullanıyorsa, insanlık bunun kullanılmasıyla ilgili söz hakkı talep ediyor. Oysa anayasa, Kongre ve televizyonun Pazar bilgiçleri buna izin vermeyecektir. Ve dünyanın diğer ulusları Washington’a (kendi) çıkarlarına ne zaman nerede ve nasıl hizmet edilmesi gerektiğine karar verme hakkını devir etmelidir.” Liberal Değerlerin sorunun kaynağı olduğunu ustalıkla gizleyen ABD kendini kendinden menkul kutsallık içerisinde gören hastalıklı bir devlettir. Bu sebeple Amerikan düşünce adamlarından Leo Straussu gibi düşünürler Amerikan Rüyasını dünyaya yayma görevinin “Yüce bir yalan” olduğunu ve bu yalanın her Amerikan vatandaşı tarafından canla başla yayılması gerektiğini ifade etmiştir.
Resul-i Ekrem(sav)’in yanına bir adam gelerek şu soruyu sormuştur: "Ey Allah'ın Resulü, bir adam gelerek malıma saldırsa ne yapmamı tavsiye edersin?" "Ona Allah'ı hatırlat.", "Allah’tan korkmazsa?", "Etrafındaki müslümanlardan ona karşı yardım iste.", "Yanımda Müslümanlardan kimse yoksa?", "Ona karşı sultandan yardım iste.", "Sultan benden uzaksa?", "Şehitlerinden biri oluncaya veya malını koruyuncaya kadar onunla dövüş." Hadis-i şerifteki “sultan benden uzaksa” ibaresine dikkat edelim. Buradaki sultandan kasıt devlet yöneticisidir. Hak ve hukukun korunması var olan erkler bizzat haydutluk yapıyorlarsa insanlar ne yapsınlar?
O sultan dediğimiz kişiler darbe yapıp müslümanları katlediyorlarsa ne yapsın müslümanlar!.. Mısır’da ordu darbe yaptı. Sağdan soldan “aman İhvan silaha sarılmasın” diye uyarılar geliyor. İyi de silah bugün lazım değilse ne zaman lazım. Terörist Mısır Ordusu, laftan anlar mı? Esed, İran ve Hizbullah Terör Örgütü laftan anladı mı? Burada polis öldürenler laftan anladı mı? Müslümanların meşru müdafaa haklarını ellerinden almayalım lütfen.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.