İnsan nefsiyle yaşar. Nefis de menfaate ve zevke düşkündür. Böylelikle insan mutlaka hata eyler. Bu sebepten her insan aynaya bakar gibi nefsine de bakmasını bilmelidir. Nefsi ondan ne istiyor, o bu isteklere nasıl cevap veriyor; görebilmelidir.
Bir insanın, kendi kusurlarıma bakayım, demesi büyük bir inkılaptır. İyilik ve hayır âlemine girmesi demektir. Kendi kusurlarını arayan insan başkalarınınkiyle ilgilenmez. Kendi derdine düşer. Nefsin her isteğine boyun eğmemeyi öğrenir. Böylelikle onda yerleşen güzel ahlak, tebliğ vazifesini de yapar.
Ayıpları örtmek güzel ahlaktandır, sevaptır. İnsanın olduğu yerde iyilikler de kötülükler de mevcuttur. Bu kötülükler bazen irade dışıdır; istemeden olur. Bunları örtmek, yüze vurmamak kemâlâttır.
Bir hatıramı anlatayım: Hacı adaylarıyla hacca gittik. Büyükçe bir salonda karyolalar yan yana dizildi. O salonda bulunanların hepsi eğitimli insanlar. Bunlardan bir tanesi herhangi birini tenkit etmeye başlardı. Mesela; “Abdullah’ın şu hataları vardır.” Öbürü; “Celalettin’in daha büyük hataları var” diye anlatırdı. Üstad’ın yakın talebelerinden Ceylan Çalışkan abi yattığı yerden hemen seslenirdi: “Ömer Efendi!” Fırlayıp yanına giderdim. “Ben çok hastayım, ne yapsam acaba?” “Abi, doktor çağırayım, ilaç alayım. Ne buyurursun?” derdim. Tabii o salonda bulunan herkes dikkat kesilirdi; abimiz hastaymış diye. “Ömer Efendi” derdi, “Ben kimsenin aleyhinde konuşamıyorum, acaba ne yapsam?” Hepimiz gülerdik, “Tamam abi, konuşmayacağız.” derdik, yatardık. İnsan başkasını konuşmaya alışmıştır, farkında bile olmadan konuşur. Yine konuşan oldu mu Ceylan abi beni yine çağırıp yine aynı cümleyi söylerdi. Yani konuşanlara dönüp, gıybet yapmayın, haramdır, demezdi. Bu itirazını kadife bir mendile sarıp uzatırdı.
Peygamberimiz diyor ki, “Kim bir arkadaşının ayıbını örterse Allah da onun ayıbını örter.” İnsan düşünmeli. Çok günah işliyoruz. Allah’ın gizlediği çok günahımız vardır. Öyleyse bizim günahları aşikâr etmeye hakkımız yoktur. İnsan, ağzına süzgeç koymayı bilmelidir. İbni Abbas diyor ki: “Arkadaşlarının ayıplarını söylemek istediğinde hemen kendi ayıplarını hatırla.” Bence bu sözü akılda tutmak, kişinin bu günahı işlemesine büyük engeldir.
Günahları gizlemek, başkalarını o günahtan korumak gibidir. Birinin günahını açığa vurunca o günah yayılır. Yayan kişi, günahın bilinir hale gelmesine, ünsiyete sebep olur. Anne, çocuğunun televizyonda zararlı filmleri seyretmesini istemez. Çocuk gösterilen kötülükleri kapmasın diye. Biz de her Müslüman’a karşı aynı ince düşüncede olmalıyız.
“Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” Kötü düşünen ise güzellikleri göremez olur. Hüsn-ü zannın yolu açıktır, su-i zannın yolu kapalıdır. Yani su-i zannın kapalı yolundan gitmeye çalışanlar sonunda ıstırap sahibi olurlar.
Nefis, başkalarını ayıplamaya, tenkit etmeye zorlar. Nefsinde böyle bir zorlama hisseden insan dönüp kendine sormalıdır; benim ne üstünlüğüm var, aynı hatayı yahut daha beterini işlemeyeceğimi nereden biliyorum? Karşıdaki insan da tenkide tahammül edemeyebilir. Enaniyetin güçlendiği 21. asırda tenkit insanı yaralar. İnsanları kırmamak, üzmemek mecburiyetindeyiz.
Güzel ahlak sahipleri insanları kusurlarından dolayı ayıplamadan, hor görmeden, kalplerini kırmadan onlara faydalı oluyorlar. Bu metot, arkadaşlıklarda da, ailede de, topluluklarda da böyle uygulanmalıdır. Huzur, böylelikle temin edilmelidir.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.