ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Suçlu kim? -2

The godfather

09 Temmuz 2013 Salı 17:54
  • A
  • A

Avrupa'ya gelince, Ortaçağ'da ilim dili Latince'ydi. Yığınların toprakla beraber alınıp satıldığı bir dünyada düşünmek ve yazmak, bir avuç insanın imtiyazındaydı, rahiplerin imtiyazı. Kaldı ki, düşüncenin ayağa düşmesi yani mahalli ağızların tefekkür dili seviyesine yükseltilmesi entelektüel hayat için kazanç değil felaket olmuştur. Aşağı yukarı XVII. Asra kadar, düşünen Avrupa'nın tek dili vardı. Herkes herkes için çalışıyordu. Dil birliği Avrupa'yı kaynaştırmıştı. Milli dillerin sahneye çıkışı medeni dünyayı Babil Kulesi'ne çevirdi. Avrupa bu kaybolan cennetin hasretini duyar zaman zaman.

Kaldı ki rahiplerin, Latince'den vazgeçmeleri başka, Türkçe'nin argolaştırılması başka. Dil ki bir milletin değil, belki bütün medeniyetin ifade vasıtasıdır; herhangi bir fert veya topluluk, dünün, bugünün ve yarının bu ortak hazinesine el uzatmak salâhiyetini kimden ve nereden alıyor?

Baydur devam ediyor: "Osmanlıca Batı'nın yeni mefhumlarını karşılaştırmak için kelimeler uydurmamış mı? Neden Türkçe de uydurmasın?"

Cevap verelim: Elbette ki her dil, yeni bir mefhuma, yeni bir karşılık bulmağa çalışacaktır. Çılgınlık, dilin öz malı olmuş lafızları, kökleri Arapça ve Farsça'dır diye kovmaya kalkışmak. Birincisi inşa, ikincisi tahrip. Cetlerimiz, buldukları yeni kelimeleri devlet zoruyla kabul ettirmediler. Her buluş bir teklifti sadece. Osmanlı'nın "tilcik" üretmeğe memur ulema-yı rûsumu yoktu.

Baydur der ki: "Türkler, İslâm medeniyeti çevresinde iken doğan Osmanlıca, Türkler bu medeniyetten ayrılıp Avrupa medeniyeti çevresine girdikleri zaman karşılarına çıkan yeni mefhumları ifadeye yetmemiştir".

Avrupa medeniyeti çevresine bugün mü girdik? Tanzimat'tan beri Avrupalılaşmıyor muyuz? Abdullah Cevdet neslinin aşina olmadığı kaç yeni mefhum var?

Osmanlıca sözler niçin kovulmalıymış, biliyor musunuz? Yeni harflerle yazılamıyorlarmış da. Ne dâhiyane gerekçe! Dil alfabeye uymuyor diye bin yıllık dile kıyacağız.. Buna alfabe değil Prosküst'ün yatağı derler.

Yazarın bir başka şikayeti de şu: Arapça ve Farsça mekteplerden kaldırıldı. Gençler aynı kökten gelen Arapça kelimeler arasındaki bağları göremiyorlar. Bu da mı gam.. Mekteplere Arapça, Farsça dersler koyarız olur biter.

Türk Dil Kurumu'ndan vazgeçilemez Baydur'a göre. Vazgeçilemez, çünkü: Anadolu ağızlarında yaşayan, konuşma dilinde kullanılan kelimeleri yazı diline sokmak lazım.

Şairimiz, romancılarımız, gazetecilerimiz ne güne duruyor? Sanatçı, kullanacağı kelimeleri seçerken sorumsuz ve yetkisiz bir kuruluşun iznine veya ilamına mı muhtaç?

Nihayet yazar, delillerinin en muhteşemine geçiyor: Daha önceki gelişme ve son inkılâplar göz önünde tutulunca öteki inkılâplar muvazi olarak bir dil inkılâbının yapılmasının en kadar lüzumlu ve yerinde olduğu açıkça kendini gösterir.

Biz bize benzeriz hikmetinin şahane bir tecellisi değil mi? Dünyanın iki büyük inkılâbı, yani 1789'la 1917, ne kadar sınırlı, ne kadar korkakmış. Bütün müesseseleri yerle bir etmiş ama dile dokunmamış ikisi de.

Kaldı ki T.D.K Baydur'un ileri sürdüğü mucip sebepleri çoktan unutmuştur. Rahipleri, aforoz müessesesi olan bir kilise karşısındayız. Bu yaman teşekkülün başlıca görevi mikrop üretir gibi "tilcik" üretmek, Türkçe'nin nahvini ve inşasını bozan müritlerine "ödül" dağıtmak, fermanlarına karşı koyan haddini bilmezleri edebiyat cumhuriyetine sokmamaktır.

Batı dillerinden alınacak yeni mefhumlara gelince, bunlar ya beşeridirler, o zaman yeni olamazlar ve mutlaka dilimizde karşılıkları vardır; ya Batı tarihine bağlı mefhumlardır: Sosyalizm, anarşizm, demokrasi gibi.. tercüme edilemezler, aynen alacağız; ya da bir icadın yani bir fethin beratıdırlar, onları olduğu gibi almışız veya Türkçeleştirmişiz, kim ne diyebilir?

Baydur'a göre "devlet, mektep programlarına yeni terimler sokmuş, fakat edebiyat diline karışmamıştır".

Daha nasıl karışacaktı? Genç hafızalara yerleştirilen "tilcik"ler üredikçe üremiş, nesillerin zevk selâmetini bozmuş, onları tarihlerinden ve mukaddeslerinden koparmıştır. Bu ülkenin aydınları yıllarca tek hürriyet tanımışlar: Dillerini tahrip hürriyeti. Tefekkür yasaklanmış, irfana sadakat, vatan ihaneti sayılmıştır. Zekâları felce uğratan bir devrimdir bu. Zaman zaman halkçılık, milliyetçilik, ilericilik ve benzeri mefhumların arkasına saklanmıştır. Bu çılgınlığı solun cılız omuzlarına yüklemek yanlış. Suç hepimizin. Hepimizin yani minnacık çıkarları uğruna bir avuç mirasyedinin kararlarına kafa tutmayan cebin ve izansız bir intelijansiyanın.Cemil Meriç'ten alıntıdır.Mağaradakiler

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.