ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Suriye’de Müslümanlar Birbirleriyle Savaşmıyor!..

Erol Denizler

16 Eylül 2013 Pazartesi 05:18
  • A
  • A

İnsanın hayata bakışının değişmesi, kısaca bir dünya görüşünden diğerine geçmesinden daha mühim bir hadise olamaz. Fiillerimiz hatta alışkanlıklarımız bile değişebilir. Hapsedilen bir sigara tiryakisine sigara vermeyin sigarayı içemeyecektir. Ama hapsedilen kimseyi zorla bir dünya görüşünden diğerine geçiremezsiniz. Ancak zorlama ile kalbinde olmayanı size ikrar edebilir. Dolaysıyla kalbin derinlilerine kimse egemenlik kuramaz.

İmanın da küfrün de merkezi kalptir. Her şey kalpte başlar. Biz insanın fiil ve sözlerine bakarak kalbinde iman mı yoksa küfür mü olduğunu söylebiliriz. Kalbinde iman olan Allah’ın dediklerini yapar, yapmadıklarından nedamet duyar. İman olmayanlar heykellerin karşısında put gibi durur. Kalpte olan iman veya küfür; fiilleri de yönlendiren asli unsurdur. Kur’an-ı Kerim’de iman etmiş bir adamdan şöyle bahsedilir: “O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: “Ey kavmim!.. Uyun o elçilere. Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.” (Yasin Suresi: 20-21)

Fiillerden önce gelen şey kalbin merkezinde olan hareketlenmelerdir. Bir dünya görüşü orada gerçekleşir. Hayat orada şekillenir. Bu sebeple Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuşlardır: “Kim Allah’tan başka ilah olmadığına Allah’ın bir ve şeriksiz olduğuna ve Muhammed’in O’nun kulu ve Resülü olduğuna keza İsa’nın da Allah’ın kulu ve Resülü olup, Meryem’e attığı bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduğuna keza cennet ve cehennemin hak olduğuna şahadet ederse, her ne amel üzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktır.” (Buhari, Müslim) İmam Müslim (rh.a)’den gelen başka bir rivayette de Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır: “Kim Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şahadet ederse Allah ona ateşi haram kılacaktır.”

Evet, iman edenler eğer iman üzere ölmeyi becerebilirlerse mutlaka cennete girecektir. Bu Allah’ın vaadidir. Dolaysıyla en önemli şey imanımızdır. İnsanların en değerlileri de iman edenlerdir. İman edenler ne kadar günahkâr ve toplumun geri kalanlarından sayılsa bile durum budur. Kıyamet gününde iman edenlere yapılan muameleyi görünce kâfirler de iman etmeyi isteyeceklerdir. Nitekim ayet-i kerime’de şöyle buyrulur:

“Kâfirler, keşke müslüman olsaydık diye temenni edeceklerdir.” (Hicr Suresi: 2)

Resul-i Ekrem (sav) bir hadislerinde durumu şöyle ifade etmişlerdir: “Benim ümmetimden bazı kimseler cehenneme günahları sebebiyle girecekler ve Allah’ın orada kalmalarını dilediği kadar bir süre orada kalacaklardır. Sonra müşrikler onları ayıplayarak: “(Dünyada iken) sizin bize muhalefetiniz, tasdikiniz ve imanınız gibi hususların size bir fayda sağladığını görmüyoruz” diyecekler. Bunun üzerine Allah, cehennemden çıkarmadık hiçbir muvahhid bırakmayacaktır. Daha sonra Resulullah (sav), “Kâfirler, keşke müslüman olsaydık diye temenni edeceklerdir” ayetini okudu. (Taberani) Hadisin bir başka rivayetinde kâfirler, müslümanları ayıplayınca Allah’ın o zamana kadar olmadığı kadar gazaplandığı beyan edilir. Evet, Allah hak ile batılın iğne ucu kadar da olsa birleşmesine, birbirlerine tolerans ve hoşgörü göstermesine razı olmaz. İman ayrıdır küfür ayrıdır.

Suriye’de yaşanan olay, iman ehli Müslümanlarla imansızların mücadelesidir. Hak ve Batıl Savaşıdır. Birilerinin Suriye’de müslümanlar birbirlerini öldürüyor demelerinin hakla ve insafla bir alakası yoktur. Zira Esed ve rejiminin imana dayanmadığı sabittir. İbn-i Abidin (rh.a) kendi dönemiyle ilgili şunu söylemiştir:

“Dürzî, Teyâmıne, Nasariyye ve İsmâiliyye'nin hükmü beyanında:

Dürzîler, Teyamıne Suriye ve Lübnan'da yaşarlar. Müslüman olduklarını söylerler, namaz kılarlar, oruç tutarlar. (1) Ruhların tenâsuhuna (ruhun, bir cisimden diğer bir cisme bazen insandan hayvana, bazen de hayvandan insana geçtiğine), içki ve zinanın helal olduğuna, ülûhiyetin (tanrılığın) bir şahıstan diğer bir şâhısa geçtiğine inanırlar, öldükten sonra dirilmeye, oruca, namaza ve hacca inanmazlar. Bunların mânâları "dünyada yaşama yollarını düzeltmektir" derler. Resûl-i Ekrem Efendimiz hakkında çirkin şeyler söylerler. Allâme muhakkık Abdurrahman İmâdî'nin bunlar hakkında uzun bir fetvası vardır. Orada "Bunların Karâmita ve-Batıniyye lakabını alan Nuseyriyye ve İsmailiyye gibi inandıklarını" zikretmiştir. Dört mezhebin imamları: "Bunlardan cizye alarak İslâm memleketlerinde oturmalarına izin vermek, bunlardan kız alıp vermek ve bunların kestiklerini yemek caiz değildir." demişlerdir. Fetâvây-ı Hayriyye'de bunlar hakkında fetva vardır. Oraya bak.

Velhâsıl: Bunlara "zındık, münâfık ve mulhid" denir. İnanışları bozuk olduğu için şahadet kelimelerini söylemekle Müslüman sayılmazlar. Onların Müslüman sayılmaları için, İslâm dinine uymayan bütün inanışlarından vazgeçip beri olmaları şarttır. Çünkü onlar, Müslüman olduklarını iddia ederler ve şehâdet kelimelerini söylerler. Yakalandıktan sonra tevbe ederlerse tevbeleri kabul edilmeyip öldürülür.”

Suriye’de öldürmeyi müslümanlar başlatmadı!.. Suriye’de Nusayri Rejimi, silahsız gösteri yapan müslümanların üzerine saldırdı. Elbette müslümanların kendini savunma hakkı vardır. Hiç kimsenin Suriye’de Müslümanlarla müslümanlar savaşıyor demeye hakkı yoktur. İslam’ı reddeden bir rejime “İslam” vasfını vermek İslam’a hakarettir ve kişiyi dinden çıkartmaya yeter. Bu meselenin bir yanı… Diğer yanı da müslümanları tercih edişimizin sebebi onların bazı günahlar işlemelerini ve bazı aşırılıklar yaptıklarını inkâr etmemizi gerektirmez. Ama buna rağmen bizler müslümanların yanında olmak zorundayız. Yanlarında olmak ve birbirimizle nasihatleşmek ve yardımlaşmak mecburiyetindeyiz. Hayata bakış tarzımız budur. Nasıl İran ve Hizbullah Örgütü kardeşleri Nusayri’lerin bazı hatalarını (hata dediysem İran kadar gaddar olmamaları) görmüyor ve her zaman din kardeşlerinin yanında oluyorlarsa biz de müslümanların yanında olmalıyız.

Elbette İslam, Şiiliği toptan reddetmez ve küfürle itham etmez. Ehl-i Bidat olarak görür. Ama İslam, Gayr-i İslami bir rejimi savunan ve Hıristiyanlara bile şehid diyen İran ve Hizbullah Örgütünü içine alacak kadar geniş değildir. Şii ve Sünni Müslümanlara düşen görev ortak düşmanları Esed, İran ve Hizbullah Örgütüne karşı savaşmaktır.


1)- Nusayriler müslüman olduklarını da söylemezler, namaz da kılmazlar oruç da tutmazlar.

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.