ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Türkiye’de Darbe Olabilir

Erol Denizler

31 Ekim 2013 Perşembe 05:53
  • A
  • A

Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra aynı coğrafya üzerinde kurulan siyasal rejimlerin tamamı silahlı kuvvetler tarafından korunan ve kollanan totaliter ve otoriter rejimler kurulmuştur. Hatta bizzat Osmanlı Devleti’nin aydınlanma ideolojisine iman etmiş paşalar tarafından yıkıldığını söylemek mümkündür. Türkiye’de sadece devletin ismi değil anayasası ve dini bile değişmiştir. Suudi Arabistan, Ürdün, Katar gibi ülkelerde krallıkların koruyucusu ordudur. Mısır ve Suriye’deki Sosyalist Baas İdeolojisi bizzat ordu tarafından inşa edilmiştir. Bugün de Suriye’de rejimi koruyan halk değil, ordu ve Hizbullah Terör Örgütüdür.

Osmanlı Coğrafyasındaki orduların denetimi ve yönetiminin ciddi bir zaafa uğradığını söylemek mümkün değildir. Mısır’da halkın karşısında duramayan ordunun zaman içerisinde (gizli bir şekilde) toparlanarak darbe yaptıkları malumdur.

Türkiye’de laikperest aydınlar orduyu devleti kuran bir güç olarak tarif ederler. Bunda haksız olduklarını söylemek mümkün değildir. Ordu, Cumhuriyet’in ilanından bu yana ipleri elinden bırakmak istememiş ve sık sık darbeler yapmıştır. 2002 Yılında iktidara gelen AK Parti Dönemi’nden bu yana “askeri vesayetin” gerilediği malumdur. Ama ordunun siyasi iktidar üzerindeki “emredici” etkisinin sıfırlandığını söylemek mümkün değildir. Zira Milli Güvenlik Kurumu içerisinde hala ordunun ağırlığı mevcuttur.

Uluslararası çevrelerin ve kapitalist patronların desteklediği Taksim-Gezi Parkı Direnişi’nin ardından bir çok çevrenin darbe yapmak ve eskisi gibi ordunun egemen olduğu bir rejim kurmak istediği sır değildir. Ama Bülent Arınç’ın bir televizyon programında “olaylar kontrol edilemez noktaya gelirse ordu” müdahale eder sözleri darbe heveslilerinin ümitlerini kırmıştır. Buna rağmen Türkiye’de bundan sonra darbe olmaz sözü afakidir. Zaten darbe heveslileri de umutlarını kaybetmemişlerdir. Son olarak Cumhuriyet Resepsiyonun da “marjinal gruplar istedi diye istifa etmem” diyen Genelkurmay Başkanı zımnen büyük bir baskı altında olduğunu itiraf etmiştir. Ordu tamamen devletin ve halkın ordusu olmalıdır. Ulusalcıların değil.

Ordunun darbe yapsa bile iktidarı eskisi gibi koruyamayacağı darbe tehdidini geriye atmaktadır. Ayrıca dünyanın jandarmalığı meselesinde Afganistan’da iflas eden ABD’nin eskisi gibi güçlü olmadığını söylemek mümkündür. Halkın değerleriyle ülkeyi yönetemeyecek olan Ulusalcıların ve resmi ideoloji sevdalılarının dışarıdan destek alabilecek kuvvetli bir müttefiki de yoktur. Çok güvendikleri Esed ve İran’da çeşitli sorunlarla baş başadır. Dolaysıyla darbenin iç ve dış şartları yoktur. Ama 1968’den bu yana Mustafa Kemal’in arkasına sığınarak solculuk taslayan Ulusalcıların darbeden başka çıkış yolu görünmemektedir.

Bu noktada Türkiye’nin siyasi kanallarının genişletilmesinde fayda vardır. Tabanın siyasete daha çok müdahale edebileceği siyasi sistem için çalışılmalıdır. PKK’yı yanına almak isteyen Ulusalcıların aksine Kürt Halkı’nın kendisi ile ittifak kurulmalıdır. Bu noktada Terörle Mücadele Kanunu değiştirilmeli ve Kürt Halkı ile beraber hareket edilmelidir. AK Parti’nin tabanının örgütlenmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. AK Parti’nin tavanı ile tabanı arasında zaaf olduğu gizlenemez. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu’nun Suriye’deki zulme ve İran Terörüne son derece hassas olmalarına rağmen AK Parti Teşkilatları Suriye’de zulme kayıtsız kalabilmişlerdir. Kaldı ki toplumun içerisindeki bütün güçleri partiye bağlamak da doğru değildir. Müslümanlar, cemaat olma hakkını elde edebilirlerse ülkenin korunması için ciddi bir güç oluşturabilirler.

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - FREEMAN:01 Kasım 2013, Cuma 15:47