EROZYON AKP İLE SÜRÜYOR
12 Eylül herhangi bir tarih değil. Türkiye'yi karanlığa boğan, baskı ve zulümle ülkenin geleceğinin ipotek altına alındığı zor zamanların adıdır.
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 28 yıl geçti. Bundan 28 yıl önce, tank sesleriyle ve marşlarla uyandırılmamızla başlayan süreç Türkiye’yi siyasal, sosyal, ekonomik, hukuksal, kültürel ve bilimsel alanlarda büyük tahribata uğrattı. Hukuk, adalet, bilim, emek ve çalışma hayatı yok edildi. Emekçilerin kazanılmış bütün hakları zorla ellerinden alındı...
12 Eylül hâlâ güncelliğini koruyor. 12 Eylül hukuku hâlâ geçerlidir. 12 Eylül askeri yönetimi tarafından hazırlanan Anayasa temel hükümleriyle hâlâ yürürlüktedir. Bu Anayasa, geçici 15. maddesiyle, 12 Eylül sürecinin yargılanmasını engellemektedir. Dünyada benzer süreçlerden geçmiş pek çok ülkede bu yargılama yapılmıştır ama ülkemizde bu olmamıştır.
12 Eylül yöneticileri tarafından çıkarılan yasalar ve kurumlar yürürlüktedir. Bunun en açık örneği, bizzat darbeciler tarafından hazırlanan çalışma yasalarının 28 yıldır geçerliliğini korumasıdır. 12 Eylül’ün siyasi ve sosyal sonuçları hâlâ geçerlidir. 12 Eylül, Türkiye’nin siyasi demokratik gelişim dinamiğini engellemiştir. Partiler ve çok sayıda demokratik kitle örgütü kapatılmış, gelenek oluşması önlenmiştir.
12 Eylül’ün ideolojik sonuçları hâlâ geçerlidir. 12 Eylül, toplumsal dayanışma, sorumluluk, özveri, emek ve alın teri ile bir yerlere gelmek gibi değerleri zedelemiş; apolitiklik, bireycilik, köşe dönücülük, kısa sürede zenginleşmek, kişisel kurtuluşlar için her yolun mübah görülmesi gibi “yeni değerleri” teşvik etmiş ve yüceltmiştir.
12 EYLÜL, EKONOMİK KRİZİN YÜKÜNÜN EMEKÇİ HALKIN ÜZERİNE YIKILMASI İÇİN GÜNDEME GETİRİLDi
IMF direktifleri doğrultusunda şekillenen 24 Ocak Kararları olarak bilinen “Ekonomik Önlemler Paketi” ekonomik bunalımın bütün yükünü halkın omuzlarına yıkarak, sermaye kesimlerine geniş olanaklar sağlamayı öngörüyordu. 12 Eylül askeri darbesinin hemen ardından grev yasaklamaları, sendika ve derneklerin kapatılmaları, toplu sözleşmelerin durdurulması gündeme getirildi. Yıllardır sermayenin her fırsatta bir yakınma konusu olarak gündeme getirdiği işçi hakları ve sendikal haklar bir çırpıda ortadan kaldırıldı.
Başta DİSK, TÖB-DER olmak üzere demokratik kitle örgütleri ve derneklerin mallarına el konularak kapatılırken, yüzlerce sendika önderi de tutuklandı, işkence tezgâhlarına yatırıldı. TİSK, MESS ve işveren örgütleri hükümet politikalarını birinci dereceden etkileyen örgütler haline geldiler. İş hayatına ilişkin yasaların düzenlenmesi bütünüyle istedikleri biçimde yapıldı.
Bu dönemde zenginler daha zenginleşmiş, fakirler daha fakirleşmiştir.
Yani 12 Eylül’de halk kaybetmiş, tekeller kazanmıştır!
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.