Evet, bugün, AKP Olağanüstü kongresini yaptı ve beklendiği gibi Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu partinin yeni genel başkanı oldu…

Muhtemelen, yarın Cumhurbaşkanlığı devir teslimi olacak, ertesi günde yani Cuma günü de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hükümet kurma görevini AKP Genel Başkanı Ahmed Davudoğlu’na verecek ve yeni kabine kurulacak…

Hayırlı uğurlu olsun…

Bugün Ahmed Davudoğlu’nun 9 maddede özetlediği Yeni Türkiye manifestosunu dinledik…

Teorik olarak katılmakla birlikte pratikte birçoğunun uygulanabileceğini sanmıyorum…

Çünkü Ahmed Davudoğlu’nun özetlediği bu manifesto, mevcut bürokratik oligarşik statükocu yapı içinde uygulanması mümkün değil…

AKP, bu mevcut anayasa ile artık bu noktadan sonra köklü hiçbir reform hareketini, moda tabirle hiçbir restorasyon çalışmasını yapamaz…

AKP için tek çıkar yol, 2015 seçimlerinden ciddi bir oy oranı ile çıkıp tek parti ile anayasayı değiştirebilme çoğunluğuna ulaşabilmek…

Kısaca Sivil Anayasayı kabul edecek 367 milletvekiline erişemeden AKP’nin artık bu ülkede yapabileceği köklü değişimler sınırlıdır.

Kısaca 2015 milletvekili genel seçimine kadar, 10 ay boyunca AKP’den pek bir şey beklemeyin…

Zaten bu durum AKP Kurmayları tarafından da bilindiği için sadece Çözüm Süreci ve Paralel yapıyla mücadele taahhüdü verildi… Gerisi 2015 seçimlerinden sonra…

AKP için yazmış olduğum bir yazıda Abdullah Gül’ün parti içinde başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere önde gelen kurmayları tarafından istenmediğini söylemem gerekiyor…
Sebebi de Paralel Yapı…

Sadece Abdullah Gül değil, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi Paralel yapının lideriyle mesafe koyamayan isimler artık parti içinde istenmiyor veya parti içinde kalacaklarsa, aynı yapıya karşı mesafe ve tavır koyması isteniyor…

Abdullah Gül için “yeni parti kurma fikri yabanı atılmamalıdır” yorumuma çok sayıda tepki geldi…

Abdullah Gül’ün Recep Tayyip Erdoğan’ı yarı yolda bırakmayacağı, terk etmeyeceği söylendi…

Bundan 13 yıl önce de Abdullah Gül-Bülent Arınç-Recep Tayyip Erdoğan Triosu içinde Necmeddin Erbakan’ı asla yarı yolda bırakmaz deniyordu… Ancak öyle olmadı…

Kısacası siyaset içinde böyle keskin yorum ve söylemlerden kaçınmak gerekir…

Türk siyaseti tarihine baktığımız zaman bu ilginç durumlar çok daha net görebilir.

Mesela DP’nin dört kurucusundan biri ve partinin fikir altyapısını, yani ideologluğunu yapan Prof. Dr. Fuad Köprülü bile, süreç içerisinde kendi kurucusu olduğu partiden istifa etmek zorunda kalmıştı…

1957 yılındaki istifasının ardından yerine gelen isim de Fatin Rüştü Zorlu idi.

Kısacası Abdullah Gül’ün kurucusu ve başbakanı olduğu partiden ayrılması sürpriz olmayacaktır.
Ancak Abdullah Gül’ün bu süreçte büyük handikapları olacaktır…

Öncelikle Abdullah Gül’ün partiden ayrılması ve yeni parti kurması siyasi intiharıdır. Kesinlikle 60, 70 milletvekili ve koltuk için bu yola girmemelidir.

Abdullah Gül için tek çıkar yol, ne yaparsa AKP Parti ve teşkilatı içinde yapmalıdır.

Özellikle 2015 ve 2019 seçimlerinin AKP ve Türk siyasi tarihi açısından çok önemli olduğunu yeniden hatırlatmak isterim…

Selam ve Dua ile…