Kapalı devre çalışan bir sistemde, dominant seçkin sınıfın oligarklarının hal ve hareketleri, ister istemez insanın dikkatini çekiyor…
Özellikle taban ve tavan arasında siyah ile beyazın arasındaki ton kadar bir fark varsa, bu dikkat daha da kaçınılmaz oluyor... Görmemek, görememek, görmezden gelmek imkansızdı…
Yıllardır tv’de gördüğümüz insanları halen tv’de her gün görmeye mahkum olmak, kendime şu soruyu sormak zorunda bırakıyor:
“Gerçekten ne yeteneği var ki, 30 yıldır gündemden düşmüyor?”
Veya;
“Nasıl bir yeteneği var ki, 30 yıldır tv ekranlarının vazgeçilmezi olabiliyor?”
Hülya Avşar, Ayşe Arman, Doğa Rutkay, Hande Ataizi, Gülriz Sururi, Gülse Birsel, Pınar Altuğ, Çağla Şıkel'i bu alanda kabul etmek zorundayız...
Görsele hitap etmek dışında ki, -o da tartışılır- nasıl bir yetenekleri var, her daim hit ve pop ve vazgeçilmez olabiliyorlar?
İlkini, Hülya Avar, Ulya Avisar, Acunmedya’ya borçluyuz, vazgeçilmez kadrolu jürisidir…
Halen bu ülkede manken mi, sanatçı mı, oyuncu mu, juri olacak kadar bilirkişi mi olduğunu anlamış değilim…
Eğer “hepsi” ise kesinlikle “hiçbirşey”dir…
İkincisini, Ayşe Arman, Kayınvalide Betül Mardin, kayınpeder Haldun Dormen ve Doğan Medya’nın amiral gazetesine borçluyuz… Başka bir ülkede başka bir medyada iş bulamazdı, anlamlıdır…
Haydar Dümen misli, erotizm ve şehevi damarının dışında hiçbir gazetecilik yeteneği ve başarısı yoktur…
Üçüncüsünü, Doğa Rutkay, Ali Sunal’ın yönetimindeki Güldür Güldür Show’dan izliyorum… Arkadaşları arasında en yeteneksizi ve itici olanıdır, herhangi bir güldürme yeteneği olmadığını biliyorum… Birçok kelimeyi söyleyememesi, telafuz edememesi, “Türkçe bilmeyen birinin tiyatrocu olabileceği tek ülke Türkiye’dir” tezini doğruluyor…
Burası Türkiye, yeteneksizlerin yetenek yarışmalarında Jüri, şarkıcıların sanatçı, “r” özürlülerin standapçı ve “s” özürlülerin, adeta büyük bir “hadise”ymiş gibi, jüri ve sanatçı olduğu bir yerdir…
***
Hande Ataizi, bu sınıf içerisindedir…
Manken değil, sanatçı değil, tiyatrocu değil ama podyumlarda geziyor, şov porgramları sunuyor ve film çeviriyor...
Eğitim ve kültür seviyesi, kurduğu cümlelerden malum…
O halde, 20 küsür yıldır, bu sistemde nasıl en üst sosyal sınıfta yer alabiliyor?
Özel bir klandan olmasa, mümkün değildi, hatırlatıyorum...
Aslında sorgulanan, sorgulanmayan, sorgulanmak istenen budur...
Üst seçkin sınıfta yer almanın iki altın kuralı, Allahsız ve Ahlaksız olmak ve hiçbir yeteneğe sahip olmamak, bunu biliyoruz… Hande Hanım da hepsinin olduğunu biliyoruz...
Aslında Hande Hanım’ın, Ataizi, soyadı bize yıllardır göz kırpıyordu, bakmak görmek değildi, bakıyor ama göremiyorduk... Bugün gördüğümü itiraf etmek zorundayım...
Elbette bu ata Sultan Alpaslan veya Fatih Sultan Mehmed olamazdı, o halde kimdi?
Buyrun, kendinden dinleyelim:
“Babaannemin babası Mehmet Ali Okar, Selanik kökenli. Mustafa Kemal'le aynı dönemde Harbiye'ye gitmiş, ayrıca TBMM'nin ilk dönem milletvekili. Daha sonra Selanik'ten İzmir'e gelmişler. İzmir o tarihlerde büyük bir deprem yaşıyor, herkes çadırlara çıkıyor. Mustafa Kemal bir gün onları ziyarete geliyor. İclal Anneanne kendisine kahve ikram ediyor. O kahve fincanı hâlâ en özel hatıra olarak özenle saklanıyor. Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra, Atatürk'ün izinde olunduğunu belirtmek üzere ‘Ataizi’ soyadını almışlar.”
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1998/09/28/68972.asp
Güzel, boşluk kalmamaktadır, bu düzenin, Selanik Dükalığı tarafından, 1909 sürecinden sonra kurulmuş olduğunu deşifre ediyoruz…
Atasının izinden giden Hande Hanım’ın babasının dedesinin, yada dedesinin babasının, Mehmet Ali Okar, Gazi Paşa ile Selanik’ten mahalle arkadaşı ve Harp Okulundan arkadaş olması bizi şaşırtmamaktadır…
Tek sıkıntı, Hande Hanım’ın kendi klanından biriyle evlenmesi gerektiği hakikatiydi…
Bugün medya da yer alan bir haber, Hande Hanım’ın hamile olduğunu ve Musevi asıllı eşiyle birlikte Nişantaşı'nda boy gösterdiğini bize haber veriyordu, kendilerine şükranlarımı sunuyorum:
http://www.internethaber.com/hande-ataiziyi-dogum-heyecani-sardi-foto-galerisi-35453.htm
İbrani kökenli olan biriyle evlenmek ancak başka bir İbrani kökenliye nasip ve rast olurdu, öyledir…
***
Günlük medyada yer alan ikinci vaka, bizi Gülriz Sururi’nin etnik köklerini sorgulamaya itiyor…
80 küsür yaşında, ama her daim ünlü ve seçkin sınıftan ve bu sınıftan olma özelliklerini (Allahsızlık, Ahlaksızlık ve yeteneksizlik) kanının son damlasına kadar taşıyor…
İsmi ve yüz hatları dışında hiçbir şeyini hatırlamıyoruz…
Bugün medyada yer alan bir haberle gündeme geldi… Gülriz Hanım, Sururi, bikinisiyle poz vermiş:
http://www.internethaber.com/86-yasindaki-gulriz-sururi-bikinisiyle-sov-yapti-foto-galerisi-35448.htm
Gülriz Hanım, Sururi, bize ve kendine bu zulmü neden yapabiliyor...
Köşesine çekilememek, her daim ortada meydanda, ünlü ve popüler olmak için ant mı içtiler?
TRT döneminde, yani tek kanal döneminde ünlü olanların yetenekleri, aslında yeteneksizlikleri sorgulanmalıdır…
Asla, serbest dönemde, rekabetçi bir ortamda var olabileceklerine inanmıyorum…
Ve Gülriz Sururi’nin Örümcek ağları için, meraklısı için biraz karışık, bulmaca çözer gibi, Silsile: Sevi'nin Gizli Kurmayları'ndan alıntı yapıyorum:
a) Tevfik (Okday) Paşa’nın kızı Zehra Okday ise Memduh Paşa’nın oğlu Mazlum Moran’ın eşiydi.
b) Mazlum Moran’ın kızı Nazlı Tlabar ise DP İstanbul (1950-1960) milletvekiliydi.
c) Mazlum Moran’ın oğlu Memduh Moran’ın eşi Sevim Şamlı ise Engin Cezzar’ın teyzesiydi.
d) Engin Cezzar’ın eşi Gülriz Sururi, Kazım Dirik’in kızı Şükran Dirik’in üvey kızıydı.
e) Bandırma Vapuruyla Samsun’a çıkan 19 kişiden biri olan Kazım Dirik Paşa’nın kızı Şükran Dirik, evden kaçarak tiyatro sanatçısı Muammer Karaca ile evlenirken nikâh şahitleri de Gülriz Sururi’nin anne ve babası Lütfullah Bey ile Suzan Hanım’dı.
f) Şükran Dirik, 10 yıl sonra Muammer Karaca’dan boşanıp Lütfullah Sururi ile evlenecekti.
Güzel, Kemalizm bitti ancak, Selanik Dükalığı, aramızda ve dipdiri yaşıyor…
Bu sistemde biz, yani Anadolu nerede?
Selam ve Dua ile…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.