Türkiye Cumhuriyeti devleti, 1923 yılında bir saçayağının unsurlarını oluşturan 3 farklı sınıfın koalisyonu neticesinde Milli Mücadeleden başarıyla çıkmış, milli mücadelenin hemen ardından bu 3 sınıfın ikisi ile yola devam kararı almış ve üçüncüsünün tasfiyesinin ardından yeni bir devlet olarak kurulmuştu. Bu sınıflar, 1- Kurtuluş savaşının muharip gücünü ve omurgasını oluşturan tamamına yakın büyü çoğunluğunu Anadolu halkının, işçi ve çiftçi sınıfının oluşturduğu halk kitlesi yani alt sınıf; 2- Gayrimüslüm ermeni ve yahudi azınlıkların oluşturduğu ve sermayeyide elinde bulunduran dar ve elit zümre ve 3- Osmanlı devlet hiyerarşisinin de devamı sayılabilecek bürokrasi ve Ordu sınıfı olarak ayırmak ve sınıflandırmak mümkün. Topyekün bü üç sınıfın koalisyonu sonucu kazanılan kurtuluş savaşı, savaşın hemen sonunda alt sınıfın yani halkın tasfiye edilmesiyle ve kemalist doktrinin yeni devletin ideolojisi olarak kodlanmasıyla devam etti. Böylece Ordu ve bürokrasi sınıfı da, azınlık kesiminin sermayesine ortak olarak yeni üst sınıf olarak kendini belirledi. Ancak kısa sürede ordu, bürokrasiyi kendi içinde eritecek ve bürokrasiye de el oyacaktı.
Yeni doktrinde halk kitlesini oluşturan alt sınıf ile birlikte tasfiye ve reddedilen üç zümre de radikal sol sosyalizan görüş, radikal sağ, islamizan görüş ve etnisiteye ve dine dayalı kürdist görüş...
2.Dünya savaşının ardından, üst sınıfın, hiç bir şekilde iktidarı ve oligarşik statüko düzenini paylaşmaya yanaşmaması, ayrıca kendi aralarında yaşadıkları rekabet, üst sınıftan ayrılan kopan veya koparılan bir zümre meydana getirdi ve bağlı bulunduğu sermaye gücüyle birlikte diğer bütün sınıfsal değerlerinin kaybolmasına neden oldu ve bu sınıf orta sınıfı meydana getirdi. Aynı şekilde, yeni düzene ayak uyduran veya kodlarını çözen alt sınıf mesnupları da, aklı, zekası ve çalışkanşlığıyla bu düzene ayak uydurdu ve alt sınıftan çıkarak büyük şehirlerin taşralarında kendine mahsus bir orta sınıf meydana getirdi. Bu durumun oluşmasında, devrin dönemin siyasal erklerinin daveti ve gayretini de gözardı etmemek gerek...
Bu yeni sınıfların oluştuğu yeni dönemde üst seçkinler sınıfının merkezindeki bir asker-sivil veya statükocu-reformcu çatışması orta sınıfa yansıdı ve yukardan gelen orta sınıfın asker bürokrasi sınıfı koalisyonu ile alttan gelen orta sınıfın siyasal erk ve alt sınıf koalisyonu sermaye sınıfını oluşturan süper elit zümrenin endi aralarındaki kapitalist iç rekabetiyle birleşince yeni bir çatışma alanı oluştu ve bu sınıf lararası ve disiplinlerarası çatışma 27 mayıs 1960 ihtilali ile son buldu.
Darbe kendi ideolojisini getirdiği gibi, iki yeni sonucu da beraberinde getirdi. 1- Seküler turanist milliyetçilik resmi doktrinden çıkartılarak red ve tasfiye edildi. 2- Radikal sol sosyalizan görüşe izin verildi. O izinle birlikte darbeden sonraki ilk seçimlerde TİP meclise 15 milletvekili sokmayı başarabildi.
Bu yeni dönem, yeni konsept, mevcut statüko tarafından benimsenmeyince yeni bir çatışma alanı baş gösterdi. Bu sefer üst sınıf ve sermaye sınıfı, ılımlı ve islamist milliyetçi sınıf ile koalisyon yaptı. Bu koalisyon kendini bürokratik ordu sınıfı ile koalisyon yapan radikal sol sosyalizan sınıfı kendi karşısında buldu ve bu süreçte 12 mart muhtırasıyla son buldu. 12 mart da, 27 mayıs gibi kendi doktrinini, yeni düzene kodladı. Böylece, radikal sol sosyalist görüş red ve tasfiye edildi. Ilımlı islamizasyona yeni düzende izin verildi. Ancak ılımlı islam 12 eylül ile birlikte her geçen gün sağa kayacak ve radikalleşecekti. Bu radializm 1994 seçimleriyle ve rafah partisi ile tavan yapacak ve bu düzen 28 şubat süreciyle sonlanacaktı.
12 eylülden sonra makas değiştiren diğer bir sınıf ise sol sosyalizan görüş idi. 12 eylül ile birlikte türk solu, türk solu ve kürt solu olara ikiye ayrılacak, türk solu hızla özalizmi benimseyip liberalleşecek ve kapitalistleşecek, kürt solu da radikalizme kayıp marksizm de karar kılacaktı.
Özalizm diye adlandırdığımız bu dönem, 1993 yılında kapandı ve Ordu bürokrasi sınıfı hükümranlığını pekiştirerek bu yeni döenmin tek hakimi ve gizli lideri oldu. Bu süreçte dışlananlar, aşırı sol sosyalizm, ılımlı sol sosyal demorasizm, aşırı sağ islamizasyon, ılımlı sağ islamizasyon, liberalistler, kürdistler, üst sınıf azınlık sermaye sınıfı ve alt sınıf idi. Ordu bürokrasi sınıfının koalisyon ortağı ise her zaman olduğu gibi, üst sınıftan kopan kemalizmi ve statükoyu benimsemiş yenilikçi orta sınıf mensupları idi.
Bu süreç de, 3 kasım 2002 de, üst seçkin sınıf ile koalisyon yapan alt sınıf ve orta sınıfın gelenekçi kesimine hitap eden ılımlı islamizasyoncu AKP itidarı ile sonlandı. Sermaye galip gelmişti. Bu koalisyona kısa zamanda, ılımlı türkist, liberal sol, anti militarist yapılar da eklemlendi...
Ve halen burdayız...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.