Bu yazıyı yazmak istemezdim,

Bu yazıyı bugün, bu bayram gününde yazmak istemezdim...

Yazmadan önce de çok düşündüm...

Ama kendimi tutamadım, küçüklükten beri bende var olan, "haksız ve adaletsiz bir durumu içine atamama" huyu, her zaman olduğu gibi ben de yine inkişaf etti, üzgünüm... Bayram günü tadınızı kaçırdığım için üzgünüm, lütfen beni affedin...

Bu yazının konusu, özeleştiridir, ağır bir özeleştiridir, o yüzden pek cicili bicili bir kafaya sahip olanların bu yazıyı okumamalarını tavsiye ederim...

Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi: "Zehirle pişmiş aşı yemeye kim gelir?"

Pek tat veren bir yazı olmayacak, nefslerinize ağır gelebilir... Ama daha çok düşündürücü olması gereken bir yazıdır...

Yaklaşık 2, 3 aydan beri, bizde, yani islam hassasiyeti diğer tabakalara, diğer kesimlere göre daha yüksek ve duyarlı olan çevrelerde hummalı bir hareket var... Özellikle Ortadoğu yaşanan üzücü gelişmeler ve Türkiye'de yaşanan Gezi parkı olaylarından sonra teyakkuza geçip, başta sosyal medya olmak üzere demokratik tüm platformlarda tepki ve refleks hassasiyetimiz birden bire yükseldi...

Yazının konusu da burdan başlıyor...

Ne oldu da birden harekete geçildi? Yani Arap Baharı yaşanana kadar herşey günlük gülistanlıktı da, ortadoğu da bir gecede mi kan dökülmeye başlandı?

Ya da bu soruyu şöyle sorabiliriz: Bugün Mısır'da darbeci Sisi'ye tepki gösteren ve muhalefet olan "bu çevreler", acaba bugüne kadar zalim Baas'çı Hüsnü Mübarek'e karşı herhangi bir eylem yaptılar mı? Mübarek'in Mısır'a geliş ve gidiş tarihleri (1970-2010) yılları arasında, Kaç protesto ve eylem gösterisi yapıldı?

Başka bir örnek, Esad bir gecece mi zalim oldu?

Baas'çı Baba ve oğul Esad'ın yıllardan beri bölücü PKK'ya destek ve Suriye'deki sünni müslümanların en köklü örgütü İhvan-ı Müslimin, yani müslüman kardeşlere zulüm yaptığı bilinirken, neden Esad bugün Milli ve Dini düşman oluverdi? Esad'a çok önceden, muhalefet olmak, protesto etmek gerekli değil miydi?

Demem o ki, müslüman zalim seçemez, seçmemeli... Senin zalimin, benim zalimim ayrımı yapmadığı gibi, siyasi konjonktüre göre de zalim ayrımı yapmamalı...

Bütün bu yazdıklarımı bir kenera atın, hepsini unutun... Mesela, dünyanın herhangi bir köşesinde, Budist bir kralın veya yönetimin, islamiyetle herhangi bir ilişkisi olmayan, mesela şaman veya hristiyan halkına bir zulüm yapsa, müslümanların, yani bizim, yani bu çevrelerin alacağı tavır nedir?

Muhtemelen susacaklar...

Başbakan Arakan'a gidene kadar kaç müslümanın Arakan'da olan bitenden haberi vardı?

Gezi olaylarından sonra başbakanını karşılamaya havalimanına ve Kazlıçeşmeye gidenler, Saraçhane'de düzenlenen "Mısır için 7 Gün" eylemlerine gitmediler...

İHH'nın düzenlediği Mısır için 7 Gün eylemine gidenler, SP'nin Kazlıçeşmede düzenlediği "Darbelere Hayır ve Mısır'a destek" mitingine gitmediler...

"Darbelere Hayır Mısır'a Destek" mitingine gidenler, Kazlıçeşmeye, başbakanını karşılamaya gitmediler....

Neden? Müslümanların birlik olması, aynı zalime karşı ses çıkarması gerekmiyor mu?

Müslümanlar zalim ve zulüm ayrımı mı yapıyorlar?

Gelelim meşhur gezi olaylarına...

Bir an için yine herşeyi unutup, gezinin sadece yeşil eylemi, doğal bir çevre eylemi olduğuna inanalım, öyle düşünelim...

"Kıyamet kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz" diyen bir peygamberin ümmeti olarak, bugüne kadar bu çevreler kaç ağaç eylemi yaptı?

Bu ülkede siyonizme gösterilen tepkinin, yüzde kaçı kapitalizme ve emperyalizme gösterildi?

Kapitalizmin kaleleri olan AVM yapımına karşı, kaç müslüman ses çıkardı, tepki gösterdi, AVM'ye hayır dedi?

Çok iyi biliyorum, bu çevrelerin çocu Türkiye'de asgari ücret sınırımın bandında veya az bir miktar üstünde bir gelirle yaşamaktadırlar... Çok büyük bir kısmı, o AVM'lerden dünya para verip bir gömlek veya bir pantolon alabilecek durumda değil... Oralardan alışveriş yapmazlar genelde...

Asgari ücret, işşizlik, zamlar, sigortasız çalıştırılan işçiler, kadın hakları, çocuk hakları, çocuk istismarı, banka faiz ve kredileri vs. konularında bu çevreler kaç eylem ve miting yaparak bu sömürüye ses çıkardı?

Somut bir örnek, Zonguldak'ta yıllar yılı, yerin bilmem kaç metre altında çalışıp kömür çıkaran ve ekmeğini kazanırken göçük altında kalan ve perişan olan hayatını kaybedenler için bu ülkede ne yapıldı? Hangi sosyal aktivite yapıldı?

Herkes bilir, bir eksiklik merkezden muhite, yani yakın çevreden başlayarak düzeltilir... Benim alt katımdaki komşum, çocuğuna alacak ilaç bulamazken, açlıkla pençeleşirken, benim dünyanın öbür ucunda yaşayan, hangi din, mezhep, inanç, felsefe, milletten olursa olsun, bir kardeşime yardım etmem, yanlış değildir... Ancak eksik bir doğrudur...

Daha mütekamil ve efdal olan, bu yardımı komşuma yapmamdır...

Orhan Ergüven'i beğenmeyebilirsiniz, eleştiredebilirsiniz, ama fikirlerini ve çıkarımlarını bir kenara atamazsının... Onun tabiriyle "Müslümanlar mücahid'di, mütaeahhit oldu" gerçeğinden sonra, biraz aklımızı başımıza almamız, şapkayı elimize alıp düşünmemiz, artık, zamana ve mekana göre, siyasi ve ideolojik konjonktüre göre dost ve düşman
belirleme inisiyatifinden vazgeçmemiz gerekmiyor mu?

Bu tatsız, ve nefse ağır gelen ve acı veren yazıdan sonra, Ramazan bayramınız kutlu ve zulüm altında ezilen tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum....

Selam ve Dua ile...