YAPILMASI GEREKEN
Biz büyük bir milletiz. Büyüklüğünü ve yüceliğini inandığı hakikatlerden ve dininden alan bir milletiz. Ecdadımız bu uğurda yardan, serden, anadan, babadan ve evladı ıyyalden geçmişlerdi bir zamanlar. İ’lâ-yı Kelimetullah (Allah’ın yüce adının yüceltilmesi) için yanıp durmuşlardı ve bu yüce mefkûreyi dünyaya duyurmak için, dur durak bilmeden koşturmuşlardı. Zaman zaman aksaklıklar yaşansa da; onların zamanında bu mefkûre dünyanın birçok yerinde seslendirilmeye başlanmıştı…
Onlar bu mefkûre için koştururken, bu mefkûreyi yüceltmeye çalışırken, hedeflerinde şüphesiz Allah’ın rızasının dışında başka bir gaye ve hayal yoktu. Onlar samimiyetle ve ihlasla bu işi sürdürüyorlardı. Onlar ellerindeki nur ile bütün dünyayı aydınlatmaya çalıştılar. O nur şüphesiz, onlardan öncekilerin sayesinde onlara ulaşan Hakikat-ı Ahmediye’nin nuruydu… Bu nur bildiğiniz gibi 1400 yıl önce çöle inmişti ve karanlık olan, zulmetler yaşayan insanlığı, esfeli safilinden alıp, alayı illiyine çıkarmıştı ve insanlığı kendi özü ile tekrar birleştirmişti. O nur sayesinde karanlık dünya yeniden aydınlığa kavuştu. O nur sayesinde vahşetlerle sırtlanları geçmiş olan bir toplum, bilerek karıncaya basmaktan çekinmiştir. O nur ile bedevi olan bir toplum medeni olmuş ve dünyaya medeniyet dersleri verecek konuma gelmişti. İşte ecdadımızın gayesi de bu nurun yayılmasıydı ve bu nurdan daha fazla insanın istifade etmesiydi.
Selçuklu döneminde bir İmam-ı Gazali’ye ve O’nun başında bulunduğu Nizamiye medreselerine bakın. O nurun intişarı için nasıl çaba sarf edildiğine dikkat edin. Sonra Osmanlı dönemine bakın yine aynı dava için binlerce alimi padişahların yanında bulacaksınız. O alimlerin çabasına bakın…. Padişahların çabasına bakın… Halkın çabasına bakın. Bütün bir toplum bir hedefe kilitlenmiş ve o hedefe doğru yürüyordu adeta. Bir Ceddim Osman’a bakın, O’nun kayınbabası ve hocası Şeyh Edebali’ye bakın. Bir Ceddim Fatih’e ve yanında bulunan Akşemseddin’e bakın. Yine onlardan sonra gelen diğer ceddlerime bakın hep aynı duygu ve düşünceyi, hep aynı hayal, hülya ve gayeyi bulacaksınız. İşte onlar öyleydiler. Toprak fethetme arzusunda değil; gönülleri fethetme arzusundaydılar. Bundan dolayıdır ki; gittikleri her yerde hüsnü kabul görmüşler ve gönüllere taht kurmuşlardı.
İşte asıl mesele bu; günümüz insanı ecdadının uğruna yaşadığı ve öldüğü gayeye sahip çıkmalı. Öksüz bırakılan milletlere tekrar sahip çıkmalı, harap olmuş ve viraneye dönmüş yerleri tekrar düzeltmeli. Ecdadından aldığı emanete sahip çıkmalı ve bu yolda her şeyden vazgeçebilmeli… İşte yapılması gereken: İ’lâ-yı Kelimetullah’tır (Allah’ın yüce adının yüceltilmesidir).
Ecdada layık torun olmak duasıyla...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.