Bu çocuk özellikle de ergenlik çağındaysa,bu tavrınız evde her gün çatışma çıkmasına sebep olacaktır.
Çocuğun davranışları erken çocukluk döneminden itibaren şekillenir ve çocuk kendi başına karar alma ya da tercih yapma özerkliği ve yeterliliğine sahip olamadığı için doğal olarak ebeveyn burada yetkinlik rolünü üstlenir.Tabii ki sağlıklı olanı da budur; ancak çocuk büyüdükçe bu güzel durum yavaş yavaş probleme dönüşmeye başlar.Çünkü ‘o artık farklı bir birey olduğunu’ idrak etme durumuna gelmektedir.Değişen aslında çocuğun kendisidir ancak bu değişime ayak uyduramayan ve davranışlarını farklılaştıramayan ebeveyn burada kurban edilir.Suçlu anne-babadır çünkü onu anlayamamaktadır.Aslında çocuk kendinde meydana gelen ve hızlı gelişen fizyolojik ve psikolojik değişime ayak uyduramamakta,bu farklılığı anlamlandıramamaktadır.Aslında çok zor bir durumdur bu, yardıma çok ihtiyacı vardır ama ‘direkt’ değil,dolaylı olarak yardım edilirse kabul edecektir.Çünkü direkt yardım onun varlığına hakaret ve haksızlık olarak algılanır ve buna paralel olarak ebeveyne karşı davranışları tepkiselleşir.İşte bu noktada stratejik düşünüp davranmak çok önemlidir.
İlk olarak anne-babaların paniğe kapılmaması gerekir.Çünkü korku ve panik eğer davranışlarımızı şekillendirirse asla sonuç elde edemediğimiz gibi durumu daha da karmaşık hale getirecektir.Çünkü olayları nasıl algılarsak o şekilde şekillendiririz.Pozitif düşündüğümüzde hayatımız pozitif şekillenmeye negatif düşündüğümüzde ise negatif şekillenmeye başlayacaktır.İyi ya da kötü şeylerin üst üste gelmesinin mantığı da biraz burada yatmaktadır.
İkincisi şunu bilmeliyiz ki,çocuğunuzda gördüğünüz davranışlar sizin yansımalarınızdır.Tabii ki çocuğun karakteristik özelliği kendine hastır ancak her ne olursa olsun olumsuz davranışları kanalize edip olumluya dönüştürecek olan ebeveynin tutumudur.Ebeveynin tutumu çocuğun davranışlarının değerlendirilmesinde en az \% 80 etkendir.
Direkt müdahale etmek karşınızdaki insanı direkt/düşünmeden savunmaya geçirir.Sizinle tartışır ve asla duymaz sizi, hiçbir zaman da anlaşamazsınız.Bazı aileler ise durumun öncesinde müdahale etmeyi yeğlemektedir,bu da çok sağlıklı bir tutum değildir.Elbette ki belirli öneriler verilmelidir ancak bunun çocuğu boğucu olmamasına dikkat edilmelidir.Çünkü bir şeylerde ısrar etmek genellikle karşı tarafta duyarsızlaşmaya sebep olur.
Hoşunuza gitmeyen bir tutum karşısında sergilenecek en sağlıklı tutum, olayın üzerinden(duruma göre) biraz zaman geçtikten sonra durum değerlendirmesi yapmaktır.Örneğin:(güzel bir uslüb ile)
’Bak canım,dün ya ada birkaç dakika ya da saat önce şunlar şunlar oldu ve sen şu şekilde davrandın,bu tavrın bu şekilde anlaşıldı ve pek uygun olmadı,mutlaka böyle davranmada gerekçelerin vardır,eğer ifade edersen bilmek isterim ama durum böyle’ diyerek onun varlığı rencide edilmeksizin (zaten mümkünse bu uyarı toplum içerisinde değil bire bir yapılmalıdır) uyarılmalıdır.Bu durum onun özgüvenini zedelemeden hatalarını sorgulayıp kontrol etmesinde etkili olacak ve inisiyatifi ona verdiğimizi gösterecek, kendi davranışlarının kontrolünü kendisinin almasına fırsat sağlayacaktır.
Üçüncü olarak Saygı kavramı gelir.Burada saygıdan kastedilen çocuğun içerisinde bulunduğu durumun iyi anlaşılmasıdır.İşte aslında burada onun asıl ihtiyacı olan şey sağlanmış olacak, ona saygı duyulduğunu idrak edecek ve o da daha saygılı davranmaya yönelecektir.İlk çocukluk yıllarında nasıl ki insanın en büyük ihtiyacı sevgi ise,ergenlik döneminin en öncelikli ihtiyacı Saygı’dır.Yani onu farklı birey olarak kabul etmek,kararlarına ve davranışlarına saygı duyulduğunu hissettirmektir.Eğer saygı duymazsanız istediğiniz kadar sevin çocuğunuzu hatta bu sevgi uğruna ve onun iyiliği adına yapacağınız her şeyi hakaret olarak algılayacak ve ters tepki gösterecektir.Onun iyiliği adına ona engel olmayın,o üzülmesin diye onu bir şeylerden mahrum etmeye çekinmeyin.Bırakın üzülsün,bırakın ağlasın ama öğrensin hayatın gerçeğini,zorluğu ve dolayısıyla öğrensin küçük şeylerden mutlu olmayı.Siz bunu öğretmezseniz ona sunacağınız en büyük hediyeler bile onu tatmin edemeyecektir.
Dördüncüsü mutlaka ona aile içinde severek yapabileceği sorumluluklar verin.Ancak bunlar ciddi görevler olsun.Evi toparlamak ya da bunun gibi basit şeyler değil.Mümkünse yaparken zorlanacağı şeyler onun için kısa vadede kötü gibi algılansa da uzun vadede değerlendirildiğinde çok faydalı olacaktır.
Bu onların zoruna gidecek ancak bir yandan işe yaradığını hissederek keyif alacaktır.Mutlu olabilmek ve hayattan keyif alabilmek için her şeye sahip olma ve rahat/konforlu yaşama en büyük yanılgıdır.
Mutlu olabilmenin en güvenli yolu sorumluluk alma,bir şeylerden mahrum kalma ve bir şeyleri zor elde etmektir.Ergenlerin önüne konmuş hazır hayat her zaman onları memnuniyetsiz edecektir.
Beşincisi onları aktif bir şekilde dinleyin, yani anlamaya çalışarak ve sadece onlara odaklanarak.Ona var olduğunu hissettirmenin en güzel yollarındandır ‘İnsanı dinlemek’.Çözüm bulmak zorunda değilsiniz hatta mümkünse çözüm önerisi sunmayın, o kendisi anlatırken değerlendirsin kendisini.Ona sadece konuşması, paylaşması için fırsat verin.İnsanın en büyük ihtiyacı anlaşılmaktır.Anlaşılma durumu olduğu takdirde sevgi ve saygı hep varolacak,anlaşma olmadığı sürece en büyük aşklar bitecek, en yakın ilişkiler kopacaktır.Zaten bir çocuk ile, kendisine canını verebilecek olan anne-babasının arasının bu kadar çatışmalı olmasının başka hiçbir sebebi yoktur,anlaşılmamak.Çocuk anlaşıldığını hissettiği için bu dönemde dış çevreye yönelir.Bu durum da ailede kaygı oluşturur doğal olarak.Lütfen ailemizi yargı ve sorgu mahkemelerine çevirmeyelim.Aile bir liman olmalı içerisinde sığınabileceği çocuğun.O kendisi talep etmeli o limana yönelmeyi.
Altıncısı çocuğun davranışlarına odaklanmayın,davranışlarının altında yatan düşüncelerine odaklanın.Öncelikle onun neyi niçin yaptığını anlamaya çalışın.Davranışları ortaya çıkaran düşüncelerdir.Düşünceler duyguları şekillendirir ikisinin bütünleşmesinden davranış açığa çıkar.Bizim en büyük hatalarımızdan biri de direkt davranış değişikliğine odaklanmamız.Bu neye benzer bilir misiniz?Bir ağaç düşünün hastalanmış ve sağlıklı meyve vermiyor,suya ve bakıma muhtaç biz ise meyvelerini iyileştirmeye çalışıyoruz düzelsin diye.Ya da iç organlarımızdaki bir hastalığın vücudunuza yansıdığını ve alerji oluşturduğunu düşünün.Siz iç organlarınızdaki hastalık dururken sadece cildiyeye gidip cildinizdeki alerjik durum için krem kullanmak ister misiniz? Ya da bu sorunu çözer mi?İşte tıpkı bu şekilde eğer sadece davranışlara odaklanıp ‘Şunu şöyle yap,bunu böyle yapma’dersek ( ki zaten ergenlerin beyninde yap dediğiniz komutlar yapma diye,yapma dedikleriniz yap diye algılanır) yine çözümsüzlüğe gitmiş oluruz.
.....
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.