Evlilik, kişinin kendini tanıma yolunda insana sunulan çok anlamlı bir ilişki sistemdir.İnsan kendini diğeri üzerinden tanımlayan bir varlık olduğu için,diğeriyle hemhal olduğumuz en şeffaf zemin evlilikte vardır.Bu sistem öyle hassas bir mekanizmadır ki içerisinde dahil olan üyelerden herhangi birindeki farklılık diğerleriyle otomatikman etkileşim haline geçip açığa çıkmaktadır.Bu da sorunlara daha da kompleks bir yapı kazandırır.Bu arada devreye giren ego ise her zaman savunma ve kendini koruma pozisyonunda olacağı için,yaşanılan sıkıntı ve problemler hep diğeri üzerinden tanımlanarak birbirlerini suçlayıcı ve yargılayıcı olan çift gittikçe süreci çözümsüzlüğe götürebilmektedir.Oysa yaşadığımız sorunlar bizzat kendi zafiyet ve hassasiyetlerimizden kaynaklanır.İnsan olarak her birimizin kendi içerisinde potansiyel yetenekleri ve zafiyetleri vardır ve bu birimizden bir diğerine farklılık gösterir.
Potansiyellerimiz kişilik yapılarımıza göre temelde iki ana gruba ayrılabilir:Bunlar birincil Sevme Yeteneği dediğimiz en temel kapasitelerimiz ve Bilme Yeteneği dediğimiz ikincil yeteneklerimizdir.Sevme Yeteneğimiz bebeklik ve çocukluk döneminde aile içi duygusal iletişimle şekillenir,Bilme Yeteneğimiz ise büyüyüp kendimizi diğerlerinden ayırt etmeye başladıkça içinde bulunduğumuz toplumun kültürel yapısıyla şekillenen yeteneklerdir.Kişiliğinde birincil kapasiteleri baskın olan bir insanda genel olarak merhamet,duygusallık,fedakarlık,sabır,güven,sevgi,kibarlık gibi yetenekler daha belirgindir ve bu insanlar diğerlerine göre daha duygusal,kendilerini daha az ifade eden,içedönük ve süreç odaklı (sakin yapılı,bütünü gören) tiplerdir.
İkincil yetenekleri baskın olan insanda ise rasyonel yönü daha ağır basan bilme,öğrenme,sistematik olma,temizlik,düzenlilik,dakiklik,tutumluluk gibi kapasiteleri gelişmiş,sonuç odaklı kişilerdir.Örneğin:Evlilik yıldönümü yaklaşan bir çifti ele alalım.Çiftlerden biri birincil yetenekleri daha baskın olduğu için insana ve ilişki niteliğine daha önem verdiği için o akşam dışarıda lüks bir yerde takılmayı tercih edip bunu eşine verdiği değerin niteliği olarak görürken,bir diğer eş kişilik yapısı gereği ikincil yeteneklerden olan tutumluluk yeteneği daha baskın olduğu için bu lüks yemeği gereksiz görebilir.Ve bu durum çatışma zemini oluşturabilir.Burada kendini ve karşısındakini tanımayıp ayrıştıramayan bireyler olayları kendi düşünce kalıplarıyla yorumlayıp değerlendirdikleri için tutumluluk gösteren kişiyi diğeri nezaketsizlikle,duyarsızlıkla ve hatta kendisine değer vermemekle itham edebilir.
Bu da gösteriyor ki hepimizin sahip olduğu yetenekler zafiyetleri de beraberinde getirir zira çok merhametli bir insan bu yönüyle çok suistimal edilebilir veya ikincil kapasitesi gelişmiş olan biri rasyonel düşünme gücü fazla olduğu ve sorumluluklarının farkındalığı yüksek olduğu için bu anlamda çok yorulabilir ve bu zafiyeti toplum içinde kullanılabilir.Eğer bu bir aile bireyi ise ailenin sorumluluklarını daha fazla yükleneceği için tükenebilir ve bu bir çatışma temeli oluşturabilir.Bunlar bizim kişilik farklılıklarımızdan doğan durumlardır ancak maalesef biz kendimizle diğerlerini ayırt edemeyip diğeri üzerinden sorunlarımızı tanımlamaya çalıştıkça bu farklılar çatışmaya dönüşür ve anlaşmazlıklar başlar.Burada asıl sorun teşkil eden nokta farklılıklarımız değil,diğerinden bizim gibi düşünmesini ya da hissetmesini beklememizdir.Oysa o bizden farklı bir bireydir.Bu anlamda evlilik ilişkisi olsun diğer bütün ikili ilişkiler olsun sağlıklı bir iletişim için insanın kendini bilmesi sahip olunması gereken en temel gereksinim olmalıdır.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.