ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Öfke duygusunun hayatımızdaki yeri

Fatma ÇAKIR ÇALIŞKAN

18 Nisan 2013 Perşembe 15:08
  • A
  • A

Öfke duygusu hayatımızda, tahrip edici ve yıkıcı şeyler çağrışım yapmakla beraber,ölçülü ifade edildiğinde fonksiyonel bir duyguya dönüştürülebilmekte; ancak ifade ediliş tarzının aşırılından ya da bastırılmışlığından kaynaklı iletişim çatışmalarına sebep olabilmektedir.

Belirli sebepler sonucunda öfkelenmek örneğin:Engellenmişlik,haksızlığa uğramak,anlaşılmamak gibi ,gayet tabii bir olaydır ancak bu duyguyu ifade ediş tarzı kişiden kişiye değişebilmektedir.

Duygular istemdışı hepimizde hemen hemen aynı doğrultuda oluşurken,tepkiler kişiden kişiye,durumdan duruma ve zamandan zamana değişebilmektedir.Burada rol alan en önemli unsur duygu ile irade arasındaki bağlantıyı iyi sağlayabilmektir.Kimisi öfke duygusunu bağırarak,kimisi susarak,kimisi ağlayarak,kimisi içine bastırıp dolaylı yollarla ifade ederek dile getirir.Bazı insanlar tepkiseldir hemen patlayıp sönüverirler,kimisi de tepkilerini hemen belli edemez ve içlerinde biriktirirler.Bu birikim de zamanla nefret ve kine dönüşebilir..

İşte öfkenin tehlikeli boyutu budur nefret ve kin.

Tepkisel insanlardaki öfke görünürde tahrip edicidir çünkü aşırı derecede bağırır,vurur,kırar belki ama beş-on dk içerisinde her şey normale döner,genellikle buna maruz kalan tarafta da öfkesini açığa çıkaramamanın gerginliğiyle beraber kin/nefret oluşur.

Oluşan bu olumsuz duygular uzun sürelidir ve daha da tahrip edicidir.

İki çeşit agresyon,öfke vardır:

\% 0 \% 100
Pasif Agresyon Aktif Agresyon

Bastırılmış, Dolaylı Direkt,Açık ve Net
Mesaj içerikli, Tahrik edici Yıkıcı, Kısa süreli, Ani
Uzun süreli

Aktif Öfke direkt olandır aşırı bağırmak, vurup kırmak gibi…
Pasif Öfke ise dolaylı olandır laf sokmak, iğnelemek, rencide etmek vb…

Pasif öfkeyi daha çok çekingen kişilik ve bağımlı kişilik tipindeki insanlar gösterirler. Aktif öfke karşısında hemen pasifize olur ancak sonrasında bunu halk tabiriyle ‘ısıtıp ısıtıp gündeme getirir’ ler. Bu da karşı tarafı tahrik eder ve öfkesinin daha da şiddetlenmesine sebep olur.

Bu kısır döngü ilişkilerde problemin çözümlenememesine sebep olur.Toplum çoğunlukla pasif agresyon gösteren kişilere mağdur gözüyle bakıp ilgilerini ona yönlendirir,aktif agresyon sahiplerini dışlayıcı davranma eğilimindedir.

Oysa bu ikisi birbirini tetikleyen durumlardır.

Pasif agresyon sahibi olanlar kurban rolü oynayan tiplerdir, mağduriyetlerini ikincil kazanç olarak da kullanılabilmektedirler.

Bizim toplumuzda kadınlar ve çocuklar daha çok pasif agresyona eğilimlidirler.






Öfke’ nin altında yatan duygular:


Değersizlik, Çaresizlik,
Utanç, Haksızlık,
Korku,Kaygı, Reddedilmişlik,
Umutsuzluk, Engellenmek,
Kıskançlık, Anlaşılmamazlık,
Önemsenmemek vb. Yalnızlık,
Tükenmişlik, Hayalkırıklığı,


Herhangi bir olumsuz durum karşısında hissettiğimiz öfke duygusunun altında genellikle otomatik çağrışım yapan başka olumsuz duygular yer almaktadır.
Örneğin:Önemli bir konuşma yaparken karşımızdakinin dikkatini tam olarak bize vermediğini gördüğümüzde buna öfkeleniriz ve önemsenmediğimizi hissederiz.Oysa belki de bu bizim yanılgımızdır ve karşımızdaki insan hiperaktif yapıda olduğu için odaklanamamakta ancak bizi yine de duyabilmektedir.Ya da kendimizi ruhsal olarak iyice zayıflamış hissettiğimiz durumlarda(tükenme) karşılaştığımız en küçük olumsuzluk bizi çileden çıkarmaya yetmektedir.Bu durum aslında karşılaştığımız olayın olumsuzluğundan ziyade bizim o an ona yüklediğimiz anlamla alakalıdır.İnsan eğer kendi ruh halinin iyi bir gözlemleyicisi olur ve yaşadığı olumsuzlukların kendi kişilik yapısını güçlendiren durumlar olduğuna inanırsa ki Mevlana’nın ifadesiyle ‘İnsan İnandığıdır.’hayatı da o doğrultuda şekillenecektir.Ancak her olumsuzlukta ‘yine benim başıma geldi,zaten hep beni bulur’ söylemleriyle kendini daha da negatif duygu girdabının içerisine iterse sürekli daha olumsuz durumlarla karşılaşacaktır.Burada da yanlış inanç kalıbı devrede olduğu için ‘hep benim başıma gelir böyle şeyler,ben zaten şanssız biriyim’ gibi,zihin bu inanca yönelik anlam üretmeye başlar ve yaşanılan her durumu olumsuz yorarak bu inancı kendi içinde delillendirir.Bu yüzden ağzımızdan çıkan söze çok dikkat etmeli ne söylediğimizden ziyade nasıl söyleyeceğimize özen göstermeliyiz.


Bilinmelidir ki,aşırı öfkelendiğimiz/tepki gösterdiğimiz durumlara biz,kendimizde olan ancak henüz açığa çıkmamış zafiyet ve eksikliklerimizi yansıtırız.Yani insan kendisinde var olan ancak üstünü örtüp bastırdığı olumsuz duygularını bir başkasında gördüğünde ,bilinçdışı olarak,kendine olan öfkesini de açığa çıkarır ve öfkesini karşısındakine yönlendirerek onu suçlar.Bu da deşarj olmasına sebep olur.Örneğin:Amerika’da çocuk pornosu protestolarının her zaman önsaflarında yeralan bir kişinin evinde yüzlerce çocuk porno cd lerinin bulunması gibi.

Evet eğer duyguları doğru tanımlar ve tepkilerimizi kontrollü olarak yansıtabilirsek öfke duygusu da hayatımızdaki olumlu işlevselliğini sürdürmeye devam edebilecektir.Ancak kontrol dışı hareket eder ölçüyü kaçırırsak sevgi ve merhamet duygusu bile hayatımızda olumsuz sonuçlarla karşılaşmamıza sebep olacaktır.
Aşırı sevgi, merhamet ve fedakarlık karşısında beklentimiz de elbette o orantıda olup karşılığını memnuniyet ifadesiyle de olsa alamayınca bu durum bizi çileden çıkaracak ve ilişkilerimizde duygusal tatmini yaşayamayacağız demektir.Bu da insanı öfkelendiren bir başka durumu oluşturacaktır.Ve kişi ‘neden bu kadar iyilik yapıyorum da kimse bilmiyor o halde artık ben de iyilik yapmayacağım’ fikriyle sosyal geriçekilme yaşayacak bu da depresyona girmesine sebep olacaktır.Oysa olumlu duygularımızın ifade edilişinde, ölçüyü kaçırmadan, ihtiyaca binaen verici olabilirsek; bu hem gerçekten işe yarayacak hem de verene de talep edene de zarar vermeyecektir.

Demek ki hayatımızı altüst eden olumsuz duygular değil onları ifade ediş tarzımızdaki ölçüsüz tutumlarımızdır.Ve aynı şekilde hayatımızı onaran, huzurlu kılan olumlu duygular değil onların yine ölçüyle ifade ediliş tarzlarıdır.
Aman sakın yaptığımız pastanın da şekerini fazla koymayalım( yoksa tadından yenmez),yemeğin de acısını abartmayalım.Afiyet olsun…




Psikolog/Evlilik ve Aile Terapisti
Fatma ÇAKIR ÇALIŞKAN

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.