ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Zihnimdeki gerçeklik algısı

Fatma ÇAKIR ÇALIŞKAN

31 Mayıs 2013 Cuma 14:35
  • A
  • A

Zihin yaşadıklarını an içerisinde geçmişe dönük sürekli yeniden yapılandırır.Yaşadığı süreç içerisinde gördüğü/şahit olduğu veya bizzat deneyimlediği her olay,öğrendiği her bilgi bu işleme tabi tutulur ve hafızadaki kayıtlı bilgiler yeniden şekil alarak kodlanır.

Ve insan kendisini beyan ederken etkileşimde olduğu kişi ya da kişilerin yaklaşım ve yorumlarına göre de kendisini/yaşadıklarını tekrar tanımlamaya ve anlamlandırmaya başlar.Bu yüzden yaşadıklarımızı paylaşacağımız kimselere dikkat etmeli ve onları özenle seçmeliyiz.İnsan içinde bulunduğu koşullara göre çok çabuk şekil alma özelliğine sahip bir varlık olduğu için(su gibi), yaşadıklarımızın karşımızdaki tarafından hangi düzlemde değerlendirildiği çok büyük önem arz etmektedir.Karşımızdaki kişinin bizi dinlerken sergileyeceği her tutum,jest,mimik,tepki ve söylem bu süreçte çok büyük etkendir.Eğer hassasiyetle ve aktif bir şekilde dinleniyor isek her hangi bir somut çözüm üretilmese bile,sadece anlaşıldığımız bize hissettirildiğinde kendimizi daha objektif değerlendirebilir,ve hayatımızda daha farklı alternatifler geliştirebiliriz.Bunu bizzat kendimiz yapabiliriz çünkü her insanın içerisinde bu potansiyel çözüm vardır.
İnsan anlaşıldığı anda var olur, anlaşıldığını hissettikçe kendini değerli bulur.Anlaşılmak yargılanmadan,sorgulanmadan sadece anlaşılmak.Sorunlarımızın üstesinden gelemeyişimizn de en büyük sebebidir aslında kendi içimizdeki ve dışımızdaki/etrafımızdaki yargıçlar.İç dünyamızda yaşadığımız bir çok şeyi kendi içimizdeki yargıçlardan dolayı dinlemeyiz,kabul etmeyiz ve yok sayarız.Bu da içimizde varolan enerjinin/duygunun bastırılması/yok sayılması anlamına gelir.Örneğin:Çok mutsuzuzdur ancak iyi görünmek zorunda hissederiz kendimizi ve rol yaparız, bu mutluluk rolü bir süre sonra kendi içimizdeki uçurumun derinleşmesine sebep olur ve artık boğulmaya başlarız.Bu sefer dış dünyaya çok garip tepkiler vermeye başlarız öfke patlamaları,gereksiz alınganlıklar,ağlama krizleri,anlamsız gülmeler vb.İşte o zaman bir şeyin alarmı çalmaya başlamıştır artık.Tabii bu sürece somatik tepkiler de eklenir baş ağrısı,mide ağrısı/bulantısı,omuz ağrıları vs. Beden dillenir ve yeter der bize isyan eder.Kendini dinle artık,kaçma kendi gerçeğinden.
Hayattaki en büyük lütuflardan biri gerçekten anlaşıldığımızı bize hissettiren kişilerin varlığıdır.Yargılanmadan birileri tarafından kabul görmek insana kendini değerli hissettirdikçe insan artık negatif olarak gördüğü şeylere bile pozitif anlam yüklemeye başlar.Hele bir de karşımızdaki bu konuda bir profesyonel ise…İnsan varlığı,hayatı ve yaşanmışlığı ne ve nasıl olursa olsun kabullenmeye başlar.İşte o zaman anlamlandırma süreci daha da etkinleşir ve yaşadığı olaylara,insanlara ve en önemlisi ise bizzat kendisine doğru anlam yükledikçe (kedini bildikçe) enginleşir,farklı bakış açıları geliştirir artık hayata dar bir zeminden değil farklı boyutlardan bakabilen bir boyut kazandırabilir.İşte gerçek özgürlük budur,insanın kendi anlam dünyasında oluşturduğu özgürlük.Başka türlü her türlü somut imkanlara sahip olsa da insan asla doymaz ve hep daralır,sığlaşır.Maddi imkan ve rahatlık,konforun hayatımıza huzur getirememesinin sebebi budur.Her şeye sahibiz ama huzura,ruha ve anlama sahip değiliz.Bilgi bombardımanı altındayız ancak anlam dünyasından yoksunuz.Sadece ezberliyoruz ve tekrarlıyoruz.Üretemiyoruz sadece tüketiyoruz.
Zıtlıkların diyalektiğini yaşıyoruz aynı anda ve aynı zeminde.Bu yüzden karmaşığız.Ancak bu karmaşıklık da doğru yapılandırılıp doğru okunduğunda bizi asl a götüren büyük bir fırsata dönüşebilir.Yaşadığımız sürece zihnimizdeki yeniden yapılanma da devam ettiği için hayatımızdaki nitelendirmeler de sürekli değişmektedir.Örneğin:Doğru bildiklerimiz zamanla yanlış gelebilir,negatif olarak değerlendirdiğimiz şeyler zamanla pozitife dönüşebilir ya da hiç hoşlanmadığımız biri zamanla çok sevdiğimiz birine,çok sevdiğimiz kişi ise nefret edeceğimiz birine dönüşebilir.
Ancak insan zihninde an da takılı kalma tuzağı vardır.Sanki o andan hiç çıkmayacakmış gibi algılar hayatı ve doğruları.Sorgulamaz ve tek gerçeklik olarak nitelendirir içerisinde bulunduğu doğruları,duyguları.Buna saplanıp kaldığı için hayatı zehir eder kendine.Hani der ya ayette:’Allah kimseye zulmetmez ancak insan kendi nefsine zulmeder’ diye.Bu kesinlikle böyle.Hayatta her şeyinin anlamının zaman içerisinde değişeceğini bile bile takılı kalırız o an ki duygu ve düşüncelerimize.Bu durum ‘Ben değişemem,benim karakterim/huyum bu’ diyen kişilerde daha bariz tezahür eder.Bunlar sorumluluk almak istemezler,bu yüzden kendilerini sorgulamazlar bile.Ya çok korkaktırlar,öz güvenleri çok düşüktür ya da narsistirler(kendilerini yüceltirler).Bir insanın kendisine verebileceği en büyük zarar,kötülük bu olsa gerektir.Değişime kapalı olmak.Kendini yeterli görmek,sorgulamamak.’İnsan kendini yeterli gördü mü haddi aşar’ der ayette.Demek ki kendini diriltenler,kendini bilenler hadlerini bilenlerdir.Hadlerini bilmeyenler ise cahiller.
Hayatta okunacak çok fazla şey olduğu gibi( insan,olaylar,kitaplar,kainat vs.),çok farklı okuma şekli de vardır.Her söylem kendi gerçekliği üzerinden kendi doğrusunu inşa eder.Tarihsel sürece bakıldığında bu da değişkendir.Paradigmalar vardır,insanlığın zaman içerisinde kabul gördüğü gerçeklikler.Bunların doğruluğu öyle kanıksanır ki artık tabu haline dönüşür ve bunları sorgulayanlar tarihte canlarından bile olmuşlardır(Sokrat vb.).Ancak zamanla paradigmalar değişir ve insanların en çok direnç gösterdikleri şeyler, en çok değişime uğrayan şeylere dönüşür.Gerçekliklerin değişken olması demek değildir ki hayatta kalıcı hakikat yoktur.ASLA!
Hakikat vardır ancak onu herkes kendine has boyutuyla değerlendirmekte,farklı boyutlara/anlama zeminlerine de karşı çıkmaktadır.Burada bize engel olan şey ego larımızdır.Ego her şeyin en doğrusunu hatta tek doğruyu bildiğine kanaat eder.Bu yüzden evren ile insanlık ile bütünleşemez, yalnızlaşır.Daraldıkça daralır.Daralan ego (bireysel ya da toplumsal anlamda) parçalanır,dağılır ve bu da beraberinde yeniden yapılanma oluşturur.
Sözün özü hayatta hiçbir düşünce,doğru kendi başına tek gerçeklik değildir.Hakikat vardır ancak o bizim beyinlerimizin onun bütününü olduğu gibi anlayamayacağı kadar yücedir,aşkındır.Bakii olan hakikat yalnızca Allah’tır.
Hamd/övgü alemlerin Rabbi olan ve yarattığı insanı en iyi bilen,anlayan,tanımlayan gerçek dost Allah’a mahsustur…

Psikolog/Psikoterapist

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.