Meşhur bir söz vardır: “Karanlığın en şiddetli olduğu an aydınlığın en yakın olduğu zamandır.” Doğumlar sancılıdır. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“(Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Fir’avun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.
Hani bir zamanlar sizin için denizi yarıp, sizi kurtardık da Fir’avun’un adamlarını suda boğduk, siz de bakıp duruyordunuz.” (Bakara Suresi: 49-50)
Fir’avun’un İsrailoğulları’nın erkeklerini öldürmesiyle ilgili çeşitli rivayetler mevcuttur. İbn-i Abbas (ra), şöyle demektedir: “Fir’avun idaresine Allahü Teâlâ (cc)’nın İbrahim (as)’e zürriyetinden peygamberler ve hükümdarlar çıkaracağını vaat ettiği hususu ulaşınca, onlar bundan korktular ve keskin bıçaklı adamlar hazırlamaya karar verdiler. Bu adamlar, Ben-i İsrail’in içerisinde dolaşıyor, doğan erkek çocukları kesiyorlardı.” Kısaca Fir’avun, karanlıkların devam etmesini engellemek istiyordu.
Burada akla bir soru gelmektedir. Acaba Allahü Teâlâ (cc), erkek çocukların öldürülmesine ve kızların rezil bir hayat sürmesine neden izin vermiştir? Âlimlerimiz “ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı” hükmünden olan işlerin şer olmadığı aksine hayır olduğunu söylemişlerdir. Çünkü ayet, nimetleri beyan hakkında nazil olmuştur. Bu imtihan şerli bir imtihan değil hayırlı bir imtihandır. Hatta Razi (rh.a); “Biz onlar için cereyan eden ve başlarına gelen bu büyük olayları tasavvur ettiğimizde anlıyoruz ki Allah’a muhalefet eden hem dünyada hem de ahirette bedbaht olur. O’na itaat eden ise, dünyada da ahirette de mesut olur. Bu durum ise, bizi O’na itaate sevk etmekte, günahtan sakındırmaktadır” tespitinde bulunmaktadır. Şimdi de bu hususta M. Hamdi Yazır (rh.a)’ı dinleyerek konu hakkındaki görüşümüze gelelim:
“Rivayet edilmiştir ki Fir’avun’un öldürdüğü çocukların toplamı dokuz yüz doksan bine ulaşmıştı. Ne ibretlidir ki, bu zulümler bir fayda vermemiş ve sonunda o çocuk doğmuş, Fir’avun’un kendisine beslettirilmiş, Hz. Musa olmuş ve yine Allah’ın takdiri yerini bulmuştur. Acaba buna gücü yeten Cenab-ı Allah’ın o kadar masum (günahsız çocuğun) kesilmesine izin vermekte hikmeti ne idi? Buna Ebu’s-Suud, tefsirinde işaret ediyor. Fakat daha önce Muhyiddin Arabî şöyle işaret etmektedir: “Bu çocuklar hep Hz. Musa’ya hayatında imdat olmak ve onun ruhaniyetini takviye (kuvvetlendirmek) için öldürülmüşlerdir. Çünkü bunların her biri Musa diye, Musa hesabına, hâsılı Musa için öldürülüyorlardı. Çünkü Fir’avun ve Fir’avun ailesi Musa’yı henüz bilmiyorlarsa da Hak Teâlâ biliyordu. Elbette bunların her birinin alınan hayatı Musa'ya ait olacaktı, zira gaye o idi. Bu çocukların hayatı ise hep fıtrat üzere bulunan temiz birer hayat idi. Nefse ait maksatlarla kirlenmemiş. -Âdem kıssasında açıklandığı üzere meleklerin secdesi devrindeki- fıtrat ve aslî yaratılış üzere bulunuyorlardı. Hz. Musa, Musa diye öldürülen bütün bu çocukların hayatları toplamı olacak ve Musa'nın hayatı bunların toplamına denk olacaktı. Her birinin ruhundaki yetenek ve kuvvet Musa'nın olacak, Musa'da tecelli edecekti. Demek ki bütün bunlar sağ olsalar ve öyle tertemiz büyüseler, toplamlarından nasıl ve ne kadar bir ruhî kuvvet hasıl olacaksa Musa'nın ruhunun kuvveti ona denk olacaktı. Firavun'un başındaki orduya karşı, Musa, başlı başına böyle bir ordu idi. Bütün o kesilen çocukların ruhları, Musa'nın ruhunun emri altında idi. İşte Allah Teâlâ onlardaki güçleri ve kuvveti toplamış, Hz. Musa'ya vermişti ve vermek için bunu yapmıştı. Bu da Hz. Musa'ya verilmiş bir ilâhî özelliktir ki, ondan önce peygamberlerden hiç birine nasip olmamıştı..."
Sebep her ne olursa olsun bizim tam anlamıyla bilmemiz mümkün değildir. Sadece şunu söyleyebiliriz. Bütün bu olanlar “hayır” idi ve mukaddes bir doğuma hazırlıktı. Belki de İsrailoğulları’na Fir’avun zulmünden kurtulma iradesini kazandırmak içindi. Şöyle buyurur Allahü Teala (cc): “Ne gök ağladı üzerlerine ne yer!.. Onlara mühlet de verilmedi.” (Duhan Suresi: 29) İşte belki de bu noktaya getirmek istedi meseleyi Rabbimiz. Firavun’un arkasından kimse ağlamadı. Öyle lanet bir kişilikti.
Suriye meselesi 100.000 müslümanın Esed Yönetimi tarafından öldürülmesine vesile oldu. Esed’in amacı kendi ağzıyla “Siyasal İslam’ı yok etmek.” Peki, Esed’in yanında kimler bulunuyor:
Humeyni’nin İran’ı, DHKP-C, PKK, Esed’i kimyasal kullanmasına rağmen öven ABD, İsrail, Rusya, Çin, Irak’taki Maliki, İrancı ve modernist İslamcılar… Listeyi uzatmak mümkün. İran tekfircileri durduracağım diyerek, Salih Müslim; “şeriatçılarla savaşıyorum” söylemleriyle savaşıyor. DHKP-C; “eli kanlı teröristler” diyerek irtica ayakları çekiyor. ABD ve Rusya “ortak düşmanımız El Kaide” ilanı yapıyor. Çin’de ortak düşmanın karşısında. İrancı ve modernist hatta “antikapitalist İslamcılar” Suriye’yi İran’a verin diyor. Cephe büyük yani. Ama Allahu Ekber!..
Tamam, milyonlarca insan mülteci oldu. Binlerce müslüman öldürüldü. Hizbullah Terör Örgütü bebeklerimizi yakarak öldürdü. Acilciler, Reyhanlı’da 52 can aldı. Devrim Muhafızları kadınlarımıza tecavüz etti. Ama az şey mi bu kadar Fir’avun bir araya geldi. Artık maske de takma gereği duymuyorlar. Takiyye terk edildi.
Hani bir zamanlar sizin için denizi yarıp, sizi kurtardık da Fir’avun’un adamlarını suda boğduk, siz de bakıp duruyordunuz.” (Bakara Suresi: 50)
Biz müslümanlar için deniz yarılacak ama Firavunlar denizde boğulacak. Hem de göz göre göre.
Bakın savaş sürecinde İran Medyası defalarca “bu iş bitti, Suriye’yi temizledik” diye defalarca haber yaptı. Uçaklarıyla bombaladı. Hizbullah Militanlarını müslümanların üzerine saldı. Ama her seferinde elinde doğru dürüst silah olmamasına rağmen müslümanlar her zaman var oldular ve direnişten vazgeçmediler. Göz göre göre yok oluşa gidiyor Firavunlar… Göreceksiniz.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.