Hayatı doğru yaşayabilmek için farkındalık gerekir. Farkındalık içinse de ilim gerekir. Günümüz Müslüman toplumunun bütün sorunlarının temelinde ise cahillik yatar.Cahilliği önlemenin anahtarı da Kur'andan geçer.Günümüzün temel sorunu ise KUR'ANSIZLIKTIR. Şimdi herkes kendine sorsun Kur'an bizimi hayatımızın neresinde? Onu ne kadar anlamaya çalışıyoruz ? Ona ne kadar sahip çıkıyoruz.

Kur'an bir Allah kelamı olduğu için her yönüyle ;diliyle , üslubuyle, konularıyla, anlatımızla vs. tam bir mucizedir. Hiç bir beşer böyle bir şey yapamaz. Anlatmaya çalıştığım şey de biz bu mucizeden ne kadar haberdarız ve onu ne kadar yaşıyoruz? Eğer bu sorunun cevabını bilmiyor ya da olumsuz cevap veriyorsanız. Bu konuyu burada açıklayalım. Kur'an "genelleme" yapacak olursak bizim toplumumuzda iki yerde ve tek şekilde okunur.

Cami ve mezarlık. (sadece) Arapça. İşte bütün sorun buradan çıkıyor. Bu dayatmayı bize yapanların tek korkusu vardı.
- "Eğer bunlar bu Kur'anı anlarlarsa biz bunlarla baş edemeyiz." Peki ne yaptılar?

- Bunlar bu Kur'anı okuyacak fakat "ANLAMAYACAKLAR." İşte "Arapça oku sevap al. Sonrasına karışma." mantığı buradan ortaya çıkıyor. Müslüman cemaatinin uyanışa geçmemesi için Kur'an üzerinden her türlü sahtekarlık yapılıyor ve her türlü oyun oynanıyor.

Arapça kutsallaştırılıp , haşa sanki Allah sadece Arapça biliyormuş gibi, Kur'anın manasından uzak bir yaşam sürmek tam anlamyıla gaflettir. Oysa Kur'an kendisinin tedebbür edilmesini ( tedebbür; düşünmek, anlamak) ,isterken bugün ise tam tersi bir uygulama söz konusudur.
"Onlar hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi düşünüp anlamaya çalışmazlar mı?" (Nisa suresi 82.ayet) Ayetten anlaşılabileceği gibi Kur'an anlaşılmayı ister. Bu satırları okurken akla "Peki neden arapça indi?" sorusu gelebilir. Bu sorunun cevabını her nekadar , birazcık akla ve ilme sahip kişiler verebilse de biz bunun cevabını da Kur'andan verelim
"Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik." (Yusuf suresi 2.ayet)
Burada bir yanlış anlaşılmayı da önleyelim, biz asla Arapça karşıtı değiliz. Tam tersine Kur'anı orjinalinden okumak ve dinlemek ayrı bir zevktir. Bizim yakındığımız husus, sadece oraya yönelinip manasından uzak kalınmasıdır. Bizim istediğimiz Kur'an bizden onu nasıl okumamızı istiyorsa onu öyle okuyalım.
Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar." (Sad suresi 29.ayet)
Burada şu hususu da belirtmek gerekirse bunlar bizim şahsi fikirlerimiz değildir. Bunlar bizim Kur'andan aldığımız ilimler sonucu çıkan düşüncelerdir. Yoksa bizzat Hz.Peygamber kendi ümmetinden, Kur'anı okumadıkları onu terkettikleri için şikayettçidir. Bunu Kur'an açık bir şekilde söylemiştir.
"Peygamber dedi ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'ân'ı terkedilmiş (bir şey yerinde) tuttular." (Furkan suresi 30.ayet) elelim diğer bir konuya "MEZARLIKtAKİ KUR'AN"
Her şeyden önce şunu söyleyelim, Kur'an "mezarlık" kitabı değildir.
Bizim tabiki de müslüman bir toplum olarak ölünün arkasından çalıp oynayacak halimiz yok. Fakat sorun , ölünün arkasından okunan Kur'anın onun ahiretteki hesabını azaltacağı, onu rahatlatacağı gibi vs. düşüncelerdir. Kim ne yaptıysa onun karşılığını mutlaka alır. Bunu da Kur'an şöyle söyler;
"Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir ve her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir." (Zilzal suresi 7-8.ayetler)
Sözün özü , Kur'an bizden onu anlamamıızı istiyor. Onu yaşamayı ve yaşatmayı, Onu hayatın merkezine almamızı istiyor. Gelin Kur'anın bu isteğini geri çevirmeyelim. Kur'an okuduğumuzda göreceğiz ki, şu anda bize anlatılan dinle Kur'andaki din çelişiyor.