ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Manevi Doğum

FURKAN YEŞİL

25 Ağustos 2013 Pazar 12:32
  • A
  • A

İlk önce bir hadisle başlayalım. “Ölmeden önce ölünüz.”
Tasavvuftaki önemli başlıklardan biri de manevi doğum veya ikinci doğuştur. Bunu biraz açalım. İnsanın bu hayatta iki doğuş yada iki ölüm yapma kabiliyeti vardır. Bu doğuş veya ölümlerden bir tanesi zorunludur. Yani herkes anadan doğar ve sonra da ölür. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. “Her nefs ölümü tadacaktır.” (Ankebut suresi 57) Ayetinde olduğu gibi… Bizim burada bahsedeceğimiz manevi doğum ise Hz.Peygamber’in hadisinde geçen ifade üzerinedir. Yani ölmeden önce ölmek…
Nasıl olur ölmeden ölmek? Şöyle açıklayabiliriz;
İnsan oğlu yaratılmışlar içinde şerefli ve üstün bir varlıktır.(İsra suresi 70.ayet) Ve insan bu dünyaya tekamülünü sağlamak üzere gönderilir. Yani çeşitli imtihanlarla çeşitli idrakler kazanır ve en sonunda cennet ve cehennem gelir. Eğer kendi kozmik benliğinde tekamülünü tamamlamışsa cennetin kapıları açılır ona. Fakat bu dünyaya ham gelip ham giderse de diğer tarafta yanmaya mahkumdur. Burada bir sırrı da deşifre edelim. İnsan her ne şekilde olursa olsun mutlaka liyakatini tamamlayacaktır. Bu ya bu dünyada olur (ölmeden ölmek) ya da diğer tarafta olur. Nitekim Mevlana’nın o hayatımı şu üç kelimeyle özetliyorum dediği sözü hatırlar isek “Hamdım, piştim, yandım” İşte bu muhteşem söz bütün anlattıklarımızı ifade ediyor aslında. Bizde bu dünyada yanarsak yani kendimiz bulursak diğer taraftaki yanmaya gerek kalmaz. Fakat işte ham gelip ham gidersek mutlaka yanarız.
Tabii ki de bu tekâmülü tamamlamak kolay değil zorlu, çetin ve sabır gerektiren bir şeydir. Nasıl ki toprağa bir şey ekersiniz de o bazı aşamalardan geçer; ekilir, biçilir, öğütülür vs. gibi ve en sonunda yenilebilir, kullanılabilir hale gelir işte insan da böyledir. Bazı zorluklardan geçmeden “insan” olma liyakatine varamaz. Fakat insan kendi sırrını keşfettiğinde bu ona o kadar da zor gelmeyecektir. Nitekim burada Şems-i Tebrizi’nin sözünü hatırlayalım, ”Sabır, dağın arkasını görebilenlerin tavrıdır.” Bu söz aslında bir çok şeyi anlatır. İnsan işlerin sonunun nereye varacağını bilse ve ona göre davransa o “farkında” olur. Yani kendini “bilen” insan olur.
Manevi doğumu burada Mevlana’nın ve İkbal’in anlayışı ile de anlatalım. Onlara göre;
Bu dünya hayatı ana rahmine benzer. İçindeki bebekte insandır. Bebek dışarıya çıkmadığı ve dünyadaki nimetlerin güzelliklerini görmediği için en güzel şeyin ana rahmindeki kirli kan olduğunu düşünür. Halbuki dışarı çıktığında onu hiç beklemediği bir dünya ve onun nimetleri bekler. Dünyaya geldiği o andan sonra onun için artık ne ana rahmi güzeldir, ne de içinde beslendiği şey. Yani aslında bir uyanış gerçekleşir ve farkındalık olur bebekte. İşte ana rahmi dünya gibidir bebekte insan…
İnsan ahiretteki sonsuz hayatı ve oradaki nimetleri gerçek anlamıyla bilse bu dünyaya bu kadar önem vermez. Ve nefsini terbiye eder. Yaptıklarını sadece O’nun rızası için yapar, yani ölmeden ölür.
Yani “manevi doğum ya da ikinci doğuş” gerçekleşmiş olur. Manevi doğumu gerçekleşen insan artık sonsuzluğa ermiş olur. Ölmeden önce ölmek, “ÖLÜMSÜZLÜKTÜR” Bir ayetle sonlandıralım;
“Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.” (Şems suresi 9.ayet)

YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.