ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

PEKİ YA ÇOBANIN DİZGİNLERİ KİMİN ELİNDE?

Gökhan Akyüz

21 Ekim 2014 Salı 13:25
  • A
  • A
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ - وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

لاۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ وَاِلَيْهِ الْمَصِيرُ


Bediüzzaman Hazretleri yukarıdaki tevhid cümlesi hakkında şöyle demiştir: “Sabah ve akşam namazından sonra tekrarı pek çok fazileti bulunan ve bir rivâyet-i sahîhada İsm-i Âzam mertebesini taşıyan şu cümle-i tevhidiyenin on bir kelimesi var. Her bir kelimesinde, hem birer müjde ve beşaret, hem birer mertebe-i tevhîd-i rubûbiyet, hem bir İsm-i Âzam noktasında bir kibriyâ-i vahdet ve bir kemâl-i vahdâniyet vardır.” (1)

Kelime kelime o cümlelerin taşıdığı manalardan bahsetmiştir. Bu yazıda sadece İkinci Kelime olan وَحْدَهُ (Vahdehu) kelimesiyle ilgili örnekler vererek açıklama yapacağım. Bediüzzaman bu kelime üzerine şöyle demiştir:

“ وَحْدَهُ Şu kelimede şifalı, saadetli bir müjde vardır. Şöyle ki:
Kâinatın ekser envâıyla alâkadar ve o alâkadarlık yüzünden perişan ve keşmekeş içinde boğulmak derecesine gelen ruh-u beşer ve kalb-i insan, وَحْدَهُ kelimesinde bir melce, bir hâlâskâr bulur ki, onu bütün o keşmekeşten, o perişaniyetten kurtarır. Yani, وَحْدَهُ mânen der: Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. Onlara tezellül edip minnet çekme. Onlara temellûk edip boyun eğme. Onların arkasına düşüp zahmet çekme. Onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kâinat birdir. Her şeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir. Her şey O’nun emriyle hâlledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun." (2)

Cenab-ı Hakk, insanı öyle bir surette yaratmış ki... Mesela nasıl ki ağaç, süzüle süzüle meyve olur. Meyve de süzüle süzüle çekirdek olur. O çekirdeğin içersinde ne vardır? Bütün ağacın tamamı var mıdır? Evet vardır! O çekirdek ağacın bütünüyle alakadar mıdır? Evet alakadardır! İşte insan da aynı o meyve gibi, çekirdek de insanın kalbi gibi:
Kâinat ağacını Allah süzmüş; insan meyvesi yapmış, insanı süzmüş kalp yapmış. Bu ne demek, kalbimiz bütün kâinatla nedir? Alakadardır! Yani Haiti'de deprem olsa, Japonya'da sel felaketi olsa, Van'da deprem olsa, Filistin'de insanlar katledilse; mesela hepsiyle neyiz? Alakadarız, müteessir oluyoruz. Demek ki “kâinatın ekser envâıyla alâkadar ve o alâkadarlık yüzünden perişan ve keşmekeş içinde boğulmak derecesine gelen ruh-u beşer ve kalb-i insan” وَحْدَهُ kelimesini kendine bir melce, yani bir sığınak yapmalıdır!

“…Sultan-ı Kâinat birdir. Her şeyin anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir.” Şimdi her şeyin anahtarı olunca, anahtarın karşılığı nedir? Kilittir değil mi! Anahtar neyi açacak? Kilidi… Peki buradan ne anlıyoruz? Her şey aslında kilitlidir, toprağın altındaki bütün çekirdekler ve tohumlar nedir? Kilitlidir! Eğer birisi anahtarla onları açmazsa; onlardan bitkiler, ağaçlar çıkar mı? Her bir yumurta kilitli midir? Kilitlidir! Bir çevrilecek, o yumurtadan tavuklar, tavuslar, martılar, yılanlar, timsahlar, deve kuşları çıkacak. Bir anahtar işte! Hepimiz annemizin karnında bir damla su, tek hücre zigot değil miydik? Peki, bu zigot ne? Açık mı kapalı mı? Kapalı! Bir anahtar geliyor, Ya Fettah diyor! Baksana nasıl açılıyor, Subhanallah!

Peki, bulutlar açık mı? Bulutlar da kilitli! Bir anahtarla; yağmurlar, karlar, dolular geliyor. Onun için kâinatta her şey nedir? Her şey kilitlidir! Anahtarı kimin elindedir? Sultan-ı Kâinat olan Allah’ın elindedir. Peki kalplerimizin anahtarı da O’nda değil mi? Akıllarımızın, ruhlarımızın anahtarı... Her şeyin anahtarı, her şeyin dizgini O’nun elindedir.

Son bir örnekle yazımı sonlandıracağım. Mesela köylük bir yere gitseniz; ne vardır orada? Çobanlar vardır, koyunları, keçileri otlatırlar. Yanlarında da kangallar vardır. Şimdi siz de o tarafa doğru gidiyorsunuz, yabancısınız. Sizi gören dört tane kangal üzerinize koşuyor. Kaçsanız yakalarlar, savaşsam deseniz, elinize taş sopa alsanız; biriyle başa çıkarsınız ama diğer üçünü ne yapacaksınız? En güzel çare nedir? Çobandan yardım istemektir. Bütün kuvvetinizle “Çobaaan, imdaaat!” diye bağırsanız, çoban bir ıslık öttürür, köpekler anında dururlar! İşte o köpeklerin dizgini kimin elinde? Çobanın elinde! Yani buradan ne anlıyoruz? Kâinattaki bütün mahlûkatın, vücudumuzdaki mikroplardan uzaydaki kuyruklu yıldıza kadar her şeyin dizgini Allah’ın elindedir. Vesselam!

(1) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Sözler Yayınevi, s.211.
(2) Bediüzzaman Said Nursi, Aynı Eser, s.213.


TWİTTER: https://twitter.com/GokhanAkyuz1453
FACEBOOK: https://www.facebook.com/profile.php?id=100008361345287
YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - Mahmut Şen:21 Ekim 2014, Salı 15:45

    Devamını bekleriz kardeşim..