Yükselmek veya başarmak ya da insanların önem verdiği bir mevkiye gelmek diye ifade edeceğimiz olgunun birkaç sırrı vardır. Aslında sır hiç kimsenin bilmediği veya çok az kişinin bildiği şeye denir. Oysa bizim söyleyeceklerimizi belki de çok fazla kişi bilmektedir. Ama bize göre herkesin bildiği ama önemsemediği şeyler de sır diye adlandırılabilir. Belki de gerçek sır böyle olandır.
Farz edelim yüksek bir dağa çıkmayı amaçladınız. Aslında hedef diye ortaya koyduğunuz her ne ise bu örnekte dağ ile onu simgelemekteyiz. Evet, amacınız bu dağın zirvesine ulaşmak. Ne yapmak gerekir?
Bazıları sabırsızdır. Hemen yola koyulur. Tırmanışın ne kadar zor bir iş olduğunu olayın içinde öğrenir. Ve hiçte beklemediği bu zorluklar onun hedeften vazgeçmesine yol açar. Çünkü hesapsız kitapsız “kervan yolda dizilir” mantığı ile hareket edenin ulaşabileceği anlamlı bir sonuç yoktur.
Bazıları hesap yapar, ölçer biçer, hazırlık yapar ama bir türlü bu hazırlık süreci bitmez. Tırmanışa başlamak için, içinde duyduğu istek ve arzu, hedefe kilitlenme becerisi ve konsantrasyon, bu süreç içinde yıprandıkça, hazırlık ağırdan alınır. Ve sonuçta hiçbir zaman tırmanışa başlanmaz. Böylelerinin de zirveye ulaşmaları mucizelere kalmış demektir.
Bazıları hesap yapar, plan yapar, gerekli olan araç ve donanımı oluşturarak tırmanışa başlar. Bir hayli mesafe kat eder. Ancak ne yazık ki yolun bir yerlerinde zorluk dayanılmaz olacağından, bir sürü çaba ve emek boşa gidecek ve tırmanıştan vazgeçilecektir. Çünkü umut ve sabır yeterli değildir.
Evet, düşünün tırmanıyorsunuz. Adımlarınız oldukça ağırlaşmış. Alnınızdan ya da her yanınızdan ter damlıyor. Kalbiniz yoğun bir çarpıntı eşliğinde vuruyor ve kaslarınızın acısını duyuyorsunuz. Attığınız her adım büyük acı veriyor. İçinizdeki yükselme azminin tam ortasına bacaklarınızdan gelen “dur artık” balyozu iniyor. Ve bir yerden sonra acıya teslim olup vazgeçiyorsunuz. Ve tersi istikamete doğru, rahatlık veren, kolay ve acıları dindiren adımlar atmaya başlıyorsunuz.
Evet düşüyorsunuz. Çünkü adım atmaya devam ettiğiniz halde yükselmiyorsanız ve attığınız her adım size acıdan ziyade rahatlık veriyorsa, anlayın ki bu bir düşmedir. Aşağı inme diye ifade edebileceğimiz durum, gereğinden fazla hızlı olursa bu bir düşme değil midir? Kesinlikle düşmedir.
Öyle ise düşmemek ve yükselmek için bu herkesin bildiği ama önemsemediği sır nedir?
Napolyon’a başarısının sırrını soran bir askere Napolyon elini uzatarak onun da elini kendisine uzatmasını söyler. Ve “şimdi sen benim elimi ısıracaksın ben de senin elini.” der. Bir süre sonra acıyla bağıran asker pes ederek yenildiğini kabul edince, Napolyon cevabı yapıştırır: “işte böyle, düşmanlarımdan birkaç saniye fazla dayanarak başarıyorum”
Einstein der ki “ bir düşünme biçiminin ürettiği problemi, aynı düşünme tarzını kullanarak çözmek, imkânsızdır.”
Yükseklerin kendine özgü şartları vardır. Aşağıdakiler aşağıdan bakarak yaptıkları hesapların tutmadıklarını görünce yükseklerden korkmaya başlarlar. Oysa yapılması gereken yalnızca düşünme biçimini değiştirmekten ibarettir.
Biliyoruz ki uzaya giden füzeler bir yerlere kadar yükselirken onları oraya çıkaran ve tükenen yakıt depolarını bırakırlar. Ve başka bir depo devreye girer. O da tükenince, onu da bırakırlar. Ve böylece yükselirler. Yani füzeyi bir yerlere kadar getiren depoyu, füze hala taşımaya devam ederse yükselemez. Bir yerden sonra, o depodan kurtulmak gerekir. Çünkü yükselmenin en önemli sırrı yükleri terk edebilmektir.
Bu örnekte yakıt deposu ile simgelediğimiz şey, düşünme şeklidir. Ama siz, sizi bulunduğunuz yere bağlayan ve oradan daha yukarıya gitmenize engel olan çeşitli hırslarınız, menfaatleriniz, dostluklarınız ya da ona benzer her şey olarak düşünebilirsiniz. Evet, sizi bir yerlere kadar getiren bir düşünme biçimini, zamanı geldiğinde terk edemezseniz, yükselemeyeceğiniz gibi, o geldiğiniz noktadan da çok daha aşağılara düşersiniz.
Bu konu ilahi kitabın bigane kaldığı konulardan değildir. Kuranda her zorlukla beraber bir kolaylık olduğu çok özel bir biçimde verilir. Şöyle ki;
“her zorlukla beraber bir kolaylık vardır” denildikten sonra özellikle vurgulanarak ikinci kez tekrar edilir; “evet her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”
Bu cümle üzerinde düşünen herkes, kolaylık diye ifade edilen şeyin; huzur, mutluluk, başarı gibi anlamları olduğunu anlayacaktır.
Yani başarı, huzur ve mutluluk ile birlikte; sıkıntı, çile, gayret ve zorluk vardır diye anlarsak bu cümleyi anlamış oluruz. Evet, her başarı zorlukla beraberdir. Zorluğu göz ardı eden aslında onunla birlikte başarıyı da göz ardı etmiş demektir.
Yine kuran başarılı olmanın gereklerinden biri olan azim gayret sabır ve inancı şu cümlede bize bildiriyor; “gevşemeyin üzülmeyin, eğer inanıyorsanız, üstün gelecek olan sizsiniz”
Bütün bu cümleleri muhtasar hale getirdiğimizde yükselmenin o muhteşem sırrı ortaya çıkmış oluyor; sizi yükselten içinizdeki azim gayret ve inancınızdan vazgeçmemek ve sizi aşağı çeken her şeyden vazgeçmek”
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
- - Resul Tiryaki:20 Temmuz 2013, Cumartesi 19:42