01 Haziran 2013 günü sözde Taksim Gezi Parkındaki ağaçları korumaya yönelik eylem yaptıklarını iddia eden azgın bir azınlık tarafından Kabataş vapur iskelesinde bebeği ile kocasını beklemekte olan 25 yaşında bir annenin tartaklanıp, başörtüsü çıkarılmak ve üzerine bevledilmek suretiyle uğradığı saldırı, zalimliğin ve vahşetin, ‘’şerefsizliğin’’ ırkının, mekânının olmadığını gösterdi bizlere. Dün Srebrenitsa’da Sırpların Boşnak Müslüman kadınlara yaptığı vahşetin benzerini, fırsatını bulabildiklerinde bugün Türkiye’ de dahi yapabileceklerinin resmiydi bu hadise.
Camiye ayakkabıları ile girip bira içmeleri, çevredeki kaldırım taşlarını söküp, park bahçeleri harap etmeleri, araçları ateşe vermeleri ve polislere çivili toplar ve kaldırım taşlarını fırlatmak suretiyle mukavemet gösterip, bunun adına ise demokratik gösteri hakkı diyen bir anlayışı bizler toptan olarak kabul etmiyoruz. Taksim meydanındaki ve Dolmabahçe deki grupların yakıp yıkmaları ne kadar kabul edilemez ise, güya Gezi Parkında meşru eylem yaptıkları iddia edilen zevatın da bugün geldiği nokta milletin vicdanında kabul görmüyor. Bir Müslüman, bırakın camiyi herhangi bir inancın mabedine dahi bu saygısızlığı yapmaz. Bir Müslüman, bırakın bir insana herhangi bir mahlukata dahi bu kadıncağıza ve bebeğine yapılanı reva görmez.
Mesele gerçekten gezi parkının kalması ise, şu an orada Topçu Kışlasının yapımına ilişkin bir yürütmeyi durdurma kararı mevcut. Bırakın yargı kararı bir ortaya çıksın, sonra hükümetin de deklare ettiği gibi bu durum İstanbul halkının onayına sunulur. Şayet menfi bir sonuç söz konusu olur ise zaten yapılmaz. Ancak amacınız, bu yolla Recep Tayyip Erdoğan’ı manipüle edip zayıflatmaksa mevcut durum itibari ile çok da şanslı görünmüyorsunuz. Bu işler tencere tava çalarak olmuyor, zira önemli olan Türk milletinin vicdanında Tayyip Erdoğan’ın nerede durduğudur. Yüreğiniz yetiyorsa birisi çıksın seçimi gündeme getirsin. Burası demokratik, laik sosyal bir hukuk devletidir. Başbakanlık da, Recep Tayyip Erdoğan’a babasından miras kalmamıştır. Hatta uluslararası bir karalama kampanyasına siper haline dönüşmüş olan görüntünüz ile milletin vicdanında Sayın Başbakanın yerini bir kat daha yükseltiniz. Zaten demokratik yollar ile bu hareketi durduramayacağını anlayan odaklar değil mi sizi önlerine siper edenler.!
Önceki yazılarımda da değindiğim bir hususa yeniden değinmek istiyorum. Amerika çoklu koalisyon güçleri ile 27 Eylül 1991 de ‘’Çöl Fırtınası’’ harekatını başlatarak 120 bin sortiyle 84 bin ton barut , 7,400 smart bombasının ışık saçıyormuş gibi büyük patlama seslerini dünya kamuoyuna ilk kez malum medya kuruluşları aracılığı ile canlı yayında izletti.(CNN İnternational) O gün canlı yayınları bir haçlı gururu ile sunup Bush yönetimini aklamaya yönelik propaganda yapan CNN İnternational bugün Türkiye’nin anti demokratik bir ülke olduğu iftirasını servis etmeye çalışıyor. Ancak Baudrillard bu savaş için; ‘’Hepimiz televizyonların karşısında sanal bir savaş izledik, televizyonlar üstünden bütün anlamından soyutlanmış, acısı, tozu, dumanı yoktu. İzlenen eğlencelik bir şeydi’’ diyerek bu savaşın kendi gerçekliğinden sıyrılarak eğlencelik bir seyre dönüştürüldüğünü, hatta bu anlamda savaşın olmadığını söyleyerek paradoksal bir tespitte bulunmuştu.
Aynı CNN İnternational, meydandaki örgütlerden bir tanesi olan DHKPC’yi Amerikan Konsolosluğuna bombalı eylem düzenlediğinde terörist diye tanımlarken bugün bu alçakları polisten şiddet gören barışçı aktivistler olarak tanımlıyor.Yani Türkçesi işlerine geldiğine, işlerine geldiği gibi davranıyorlar..
Şu an itibari ile parkta, aktivist olmak ile meydanda terörist olmanın ne farkı var Allah aşkına ! Çevre duyarlılığı ile hareket edip barışçı protesto yapmanın meşru dayanağı mı kaldı ? Bu projenin akıbeti hakkında, müspet bir yargı kararı söz konusu olursa, proje halkın önüne gelir ve son sözü bütün demokrasilerde olduğu gibi halk söyler. Tabi halkın icazeti ile iş başında bulunan bir başbakanı hazmedemeyen bir azgın azınlığı, bu sonuç, ne kadar tatmin eder tartışılır.
Türkiye’nin kredi notunun yükseltildiği, devletin borçlanma faizinin tarihinin en alt seviyelerine indiği, 30 yıldır uğraştığımız terör belasının sonlanmaya başladığı ve barış ortamının tesis edildiği bir dönemde bu olayların patlak vermesi gerçekten manidardır. CNN İnternational televizyonunun olaylardan günler öncesi canlı yayın araçlarını kiralayıp, muhabirlerini İstanbul’a göndermesi ve olayların başlaması ile canlı olarak saatlerce bütün dünyaya dezenformasyon haberler yapması çok daha manidardır.!
Meselenin özünü, günlerdir tartıştığımız gezi parkı ile ilgili teferruatların oluşturmadığı belli oluyor. Modern Haçlılar, ülkemize yüz elli yıl önce, dedelerinin çizdiği istikametin bozulduğunu anladılar. Kendi istikametini çizmeye başlayan bu milletin, özüne döndüğünü gördüler ve gelecekte, bir Osmanlı travması daha yaşamamak için, her yola başvurabilirler. Bu noktadan sonra haklı olmamızın uluslararası dengeler açısından çok da önemi olmayacaktır. Bugün kendi içimizdeki rengi bozukların, rengini net olarak gördüğümüz gibi, yarın da uluslararası camiadaki aktörlerin rengini ve samimiyetlerini göreceğiz. Allah, milletimizi, İlay-ı Kelimetullah davasından ayırmasın. Allah, milletimize, hakkın yanında, zalimin karşısında dimdik durabilmeyi ve doğruları eğilmeden söyleyebilmeyi her daim nasip etsin. AMİN
Saygıyla..
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
hakan bey,
yazmış olduğunuz görüşlere katılmıyor değilim. yüreğinize sağlık.teşekkürler.