Soğuk 28 Şubat geceleri… Devletin polisi yanına basını da alarak Müslüm Gündüz’ün evine misafirliğe gidiyor. Ziyaretçilerinin geleceğinden habersiz olan Gündüz, banyo kıyafetleriyle karşılamak zorunda kalıyor. Üstünü değiştirirdi ama kapıyı kırmıştı bu nazik adamlar. Misafir diyorum, çünkü bugün konut dokunulmazlığından bahseden Kemalist Aydınları görünce polisin başka bir amacının olabileceğini düşünmek müfterilik olur. Yine de kapıyı kırmasalardı iyi olurdu.

Günlerce “Fadime Şahin” dediler, ağızlarından salyalar akarak, şehvetle… Bu da sadece bir gaftı galiba…

Bir müslüman yakalanınca polisimiz, “evinde porno kaset” bulundu demeyi rutin haline getirmişti. Ama galiba onlar laikliğin tezgâhından geçmeyen ahlaktan mahrum polislerdi. Ne ayıp, ne ayıp!..

Yeni dönemde “Cübbeli Ahmed” üzerinden de aynısı yapıldı ama onları yapanlar bizim kardeşlerimiz. Hem polisimizi ve yargımızı küçük düşürmeye kimsenin hakkı yok. Değil mi Keneş Ağabey!.. Sehven olur, böyle vakalar. Büyütmemek lazım.

Belden aşağı vurmak politika çarşımızın vazgeçilmez silahı… Ama son olaylardan sonra laikperest aydınlarımızın yüksek etik standartları gözlerimi yaşartıyor. Kâh Hz. Ömer (ra) diyorlar kâh İslam’daki konut dokunulmazlığından örnekler veriyorlar. Bir de zina haram deseler… Kadınların satılmasına onay verdiği genelevleri zulümdür deseler… Aman ha… Genelevlere dokunmayın, onlar çağdaş yaşamın kalesi. Adı üstünde ev… Evlere dokunulmaz, feminist bacılar öyle diyo. Bırakın parasını veren istediği kadını altına alsın.

Machiavelli ölmedi, hücre gibi bölünerek çoğalıyor. Sitemler ediyor. Kapalı kapılar ardında yaşanan konuşmaya önce yok diyor, sonra açığa çıkınca kırıldım diyor. Kırmayın kardeşimi onun özgül ağırlığı var. Vicdanımız O. Gerçi, anadilde eğitim isteyenleri Kuzey Irak’a göndermişti ama olsun vicdan bazen böyle bir şeydir.

Politika çarşısı her zamankinden fazla karışık. Ahlak konuşuluyorsa herkes belden aşağı vuruşlara hazır olsun derim, ben… Sığınacak yer arayın. Ortalık daha çok karışacak. Her an her şey olabilir.