İnsan öyle bir mahluktur ki diğer canlılarda olmayan sayısız özellik onda bulunur.Bunların en güzelide merakdır.Zira merak ilmin hocasıdır.İnsanoğlu fen ve felsefede, bilim ve teknolojide merak ile terakki etmiştir.İnsanlar merak etmişler, aramışlar, çalışmışlar ve bulmuşlardır.Ama maalesef bu merak duygusunuda; herşeyi maddede arayanların telkinatlarıyla hep bu dünya için kullanmışız.Aslında hakiki merak ‘’İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti nedir ve vazifesi nedir?’’ olmalıdır.
Hayal edin bir gün sizi zorla bayıltıyorlar.Gözlerinizi açtığınızda görüyorsunuz ki mükemmel, süslenmiş, her türlü yiyecek ve içeceğin bulunduğu, etrafınızda size hizmet edenlerin bulunduğu bir gemi içerisindesiniz.Acaba hiç merak etmezmisiniz? ‘’ Beni buraya kim getirdi?Niye getirdi?Benden ne istiyor?’’ Veyahut hiçbir şey yokmuş gibi etrafı seyre dalıp, yemek mi yersiniz? Elbette aklı olan her insan önce bu soruları sorup tam ve rahatlatıcı bir cevap aldıktan sonra o gemideki nimetlerden, güzelliklerden tam istifade edebilir.Yoksa her daim korku ile azap çekip o güzel meydan ona zindan olacaktır.Aynen öyle de her insan doğduğunda kendini sema denizinde saniyede 30 km hızla, kendinden daha büyük gezegenler arasında, yüzen dünya içerisinde bulur.Bakar ki dünyada mükemmel bir intizam, güzellik ve çeşit çeşit yiyecekler var.Ama gafletle her şeye öyle alışır ki bu dünyaya gönderildiğini ve vazifesini unutur.Belki etrafındaki insanlar, hayat şartları ona unutturur.Dünyaya dalar.Tek gayesi dünyayı elde etmek gibi çalışır.Tüm psikolojik sorunlar bu cevaplandırılması gereken ilk soru cevaplandırılmadığı için meydana gelmektedir.Adeta vazifesini bilmemekten gelen başıbozukluk ile dünya üstüne gelir, ağırlığı ile onu ezer.Eğer insan sahibini bilse, tanısa, vazifesini yerine getirse, her şeyi ondan bilse ne sıkıntısı kalır ki?
Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarfediyorsun?Halbuki Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’inde “Cinleri ve insanları ancak bana iman ve ibadet etsinler diye yarattım” buyuruyor.Yani “İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi; Halık-ı kainatı tanımak ve O’na iman edip ibadet etmektir.” Evet bizim bu dünyadaki vazifemiz ; İMAN VE İBADETTİR.
İnsanın ibadetle vazifenlendirilip bu dünyaya gönderilişinin en büyük delili; İnsan ve hayvan arasındaki farkdır.Hayvan dünyaya gönderildiği vakit adeta başka bir yerde eğitim görmüş gibi kendi vazifesine göre mükemmel gelir.Ya iki saatte ya iki günde veya iki ayda hayatı için gerekli her şeyi öğrenir.Doğar doğmaz her hayvanın yürüyüp yüzebilmesi buna en büyük delildir.Demek hayvanın vazifesi ilim öğrenmekle yükselmek ve dua ile ibadet etmek değildir.Belki onların vazifelerini yapmaları-yani ineğin süt vermesi, arının bal yapması gibi- onların birer ibadetleridir.
İnsan ise hayvanın aksine dünyaya gelişinde her şeyi öğrenmeye muhtaçdır.20 yaşına kadar ancak hayat şartlarını öğrenir.Reşit unvanını alır.15 senede ancak zarar ve menfaati farkeder.Bediüzzaman hazretleri “Demek ki, insanın vazife-i fıriyesi; taalümle tekemmüldür, dua ile ubudiyettir.” der.
Hem insanın iman ve ibadetle vazifelendirildiğine bir delilde ona verilen beden ve duygularıdır.Mesala aslan gibi yırtıcı hayvanların diş ve pençelerine bakan adam anlar ki aslan parçalamak için yaratılmış.Hem kavun gibi meyvelerin kokusuna, tadına ve içeriğine bakan anlarki yemek için yaratılmıştır.Öylede insanın kabiliyetlerine, bedenindeki organlarına, ruhundaki duygulara dikkatle bakan anlarki; insanın vazifesi imandır, ibadettir.
İman ve ibadet, insanı insan eden, hayvandan ayıran, Allah katında değerli kılan olmazsa olmaz diyebileceğimiz bir nurdur.İnşaallah bu nur ile nurlanalım, bu nur ile yaşayalım.Ve asla vazifemizi unutmayalım.VESSELAM.
Bu yazıdaki kusurlar bendendir; Güzellik ise istifade ettiğim Risale-i Nur eserlerine aittir.
KAYNAKLAR;
1)Zariyat suresi;56. Ayet
2)Şualar, RNK Neşriyat, syf:97
3)Sözler,RNK Neşriyat, syf:342
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.