Kelimeleri bölüp bölüp başa dönüyorum sana hayat. Haflerin eksikliğine ettiğim tamah gibi. Gözlerinin görebildiği her yer yalnızlık ayinine davetli. Bir kitaptan çalabildiğin sözlerin saklandığı saatleri düşün. Toprak gibi kokan fakat huzur gibi eksik… Yalnızlık gibi her şeyden biraz fazla. Yokluğuna tapınılmaz az bulunur bir mutluluk için savaşlar bağışladım sana hayat.
Hadi öldürün birbirinizi incir çekirdeği sizin olsun. Kırk odalı sarayımın her odasında uyuyabiliyor muyum ki. Bir tanesi neden yetmedi bana?
Usul taraflarımı bencillikle terbiye edip hırslarımı tuz diye ekliyorum sana hayat. Bütün ihtiraslarımın nöbetlerinde karşılaşmayı bekliyorum seninle hayat...
"Dur!" dediğimde duracaksın yoksa vururum seni gecenin en enayi yerinde...
Yalanların rengi yüzündeki masumiyet kadar sessiz değil, evcil huylarımdan vazgeçtim. Aklın karışacak senin gözbebeklerinden…
Görünen ne varsa anlat, görmüyorsan okuma sakın beni...
Kırık bir ayna gibi gözetlediğim duruşlarına kanmıyorum. Bir gün karşılaşacağız seninle ama sen bütün yanlışlarınla evli olacaksın. Pişmanlığını sürüp dört nala bir kurşun merhameti, bir namus birikiminden artacaksın. Ey hayat... Sana iki dudak arasındaki sürgünlüğümü anlatırım. Kaybolmuş zamanın çocukluğuna annelik ediyorsun. Yüreğinde taş, ellerinde karanlığın sessizliğini saç diye okşuyorsun. Ümitsizsin, biliyorum seni aciz bir resim gibi bakıyorsun yıllların eskimiş bir hükmünden...
Bu yüzden değil mi bütün savaşların, kardeş kanından büyümek değil mi senin vazgeçemediğin alışkanlıkların. Çocukların yüzünde biriken o acının yeter artık yeter ey hayat…
Sahipsizliğin mi körüklüyor seni yalnızlığına dem vuran acımazsızlığın mı? Bir hesap gününe topladığın günahkârlığına sığınma.
Nankör olma bu kadar zaman, ömrümü yedirmedim mi sana?
Sana beklemesiz dokunuşlarımdan dokuduğum tutukluluğumdur bütün sadakatim.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.