Piyasada sadece devletin para ürettiği gibi yanlış bir inanış vardır. Hâlbuki parayı hem devlet üretir hem de bankalar üretir. Devletin nasıl para ürettiğini biliyoruz. Kâğıtların üstüne mürekkep fışkırtarak üretir. Ama çoğumuz bankaların nasıl para ürettiğini bilmeyiz. Bu sebeple biraz sıkıcı da olsa bankanın nasıl para ürettiği konusuna “teknik” olarak giriş yapalım ve sonra meramımızı anlatmaya çalışalım.
Bankalar, para yatıran kimselerden aldıkları paraları kredi kullandırmak suretiyle toplam para arzını arttırırlar. Teoride ve pratikte bankaya yatırdığımız paranın hepsi çekilmez. İşte bu çekilmeyen miktarı banka, kredi vermekte kullanır. Örneğin bankaya 1000 TL yatırılsın. Siz gittiniz 800 TL kredi çektiniz ve parayı hesabınıza yatırdınız ve ödemenizi çekle yaptınız. Bu durumda ilk yatırılan parayla sonra yatırılan paranın toplamı 1800 TL olmuştur. Banka ikinci yatırılan 800 TL’den 600 TL’yi kredi verdiğini farz edelim. Bu durumda toplam para 2400 TL olmuştur. Böylece dalga dalga kredi sonucu üretilen banka parası giderek artar. Bir de işin faiz boyutu vardır. Banka verdiği her parayı faizi ile birlikte verir. Bu durum “banka parasının” daha fazla artmasına vesile olduğu gibi bir de gerçek hayatta yeri olmayan sanal ya da hayali bir para üretilmesine de vesile olur. Bu bilgilerden sonra konumuza giriş yapalım.
Banka, sürekli para ürettiğinden piyasa da haddinden fazla para meydana gelir. Bu durumda insanların ihtiyaçlarını kamçılayan bir ekonomik model çıkmak zorundadır. Kadın istismarı, yalan veya abartmaya dayanan reklamlar, tüketiciyi sürekli kamçılar. Aslında demagojiye dayanarak aldatma kıyamet alametlerindendir. Resul-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Tıpkı sığırların dilleriyle yemesi gibi, dilleriyle yiyen bir zümre çıkmadıkça kıyamet kopmaz."
Toplumların kıyametleri de burada kopmaktadır. ABD’de yapı sektörünü canlı tutmak için ev kredileri açılmış ama konut sahibi olan milyonlarca insan aldıkları kredileri ödeyememişlerdir. Bunun tabii sonucu olarak suni talep gerçek ekonomi ile çarpışmış ve krediyi veren bankalar zor duruma düşmüşlerdir. Obama Yönetimi kredi veren kuruluşlara çok büyük miktarda krediler açmıştır. Sürekli “banker”lerden borç alan ve tefecilere kaynak transferi yapan devletler halkın devleti değildir. Bu ülkelerde ordular ve diğer güvenlik teşkilatları mevcut gaddarlığı savunmak ve kollamak için faaliyet gösterirler. Esasen bu devletlerde olağanüstü haller ve krizler istisna değildir. Adeta bir kuraldır. İstisnayı kural haline getiren de “bankalar”dır.
“Bankalar ellerindeki paranın belli bir oranda(rezerv) kalmasını sağlamak zorundadırlar. Bunu ya mevcut kredileri geri çağırmak ya da devletten yeni kaynaklar elde etmek suretiyle yaparlar. Paranın sıkışmasının ekonomik ve siyasi sonuçları dikkate alındığında iktidarların çoğu banknot arzında artış seçeneğini tercih etmektedir. Bunu gerçekleştirmek için devlet parası ve/veya banka parası miktarı arttırılabilir. Yeni devlet parası genellikle devletin borçlanması suretiyle yaratılır, böylece devletin borcu, bu politika izlendiği zaman önemli ölçüde artar. Banka parası arzı, diğer yollarla (örneğin bankaların yasal rezerv oranını düşürerek) teşvik edildiğinde bu, kişilerin ve firmaların borç miktarının artması sonucunu doğurur. Devletin vergi gelirleri büyük oranda satışlara ve ekonomideki kazançlara bağlı olduğundan, banka parası arzı arttıkça devletin vergi geliri de artar. Dolaysıyla ekonomik patlama özel kesimin banka parası borçlanmasından kaynaklandığında, devletin kendi borçlanma gereği genellikle düşer. Bu ise iyi yönetim görüntüsü veren politik bir çıkar sağlar. Ancak uzun vadede, borç büyümek zorundadır. Bütün mesele, bu borcun özel sektörle devlet arasındaki paylaşımının nasıl olacağıdır. Durgunluk, acısını hissettirdiğinde devletin sosyal harcamaları (örneğin işsizlik sigortası) sert şekilde yükselir ve bütçe açığı tekrar ortaya çıkar. Ağır borç yükü altındaki ülkeler eğer yıllık borç ödemelerinden kurtulsa, bu fonları sadece Afrika’da yaklaşık 21 milyon çocuğun hayatının selamet bulacağı, 90 milyon kız çocuğu ve kadının temel eğitim alabileceği yatırımlar için kullanabilirler.
İlaç ve gıda satın almadan önce faiz ödendiği için bankacılık sisteminin insanları öldürdüğü pekâlâ iddia edilebilir. Elbette Hollywood borç soykırımı hakkında filmler yapmaz, çok az sayıda gazeteci neler olup bittiğini bize hatırlatır.” (Tarık el Dıwany - Faiz Sorunu - sh. 90-91)
Emniyet Teşkilatları sahte para basma operasyonlarına özel önem verirler. Zira sahte para, ekonomik hayatı felç eder ve kişilerin dolandırılmasına vesile olur. Ama aynı Emniyet Teşkilatları, kalpazanlığı kanuni kılıf altında yapan bankaları korurlar. Çünkü bankalar, sahte paralarla emniyet teşkilatını hatta devleti kafaya almışlardır. Sahte para basan kalpazanların tek suçu, yeterince güçlü olmamalarıdır.
Buradan Savcılıklara suç duyurusunda bulunuyorum. Derhal Bankalara baskın yapılarak el koyulmalıdır. Aksi takdirde göz göre göre millet ve devlet soyulmaktadır.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.