ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Modernist İslamcıların Ahlaksızlık Sorunu

Hüsnü Aldemir

09 Ekim 2013 Çarşamba 12:39
  • A
  • A

“Ey iman edenler!.. Size meclislerde “yer açın” dendiği zaman, yer açın; Allah size genişlik versin. Size “kalkın” denildiği zaman da kalkın. Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mücadele Suresi: 11) Bu ayet-i kerime ve buna benzer ayet ve hadisleri esas alan müfessirler, İslam Toplumunda âlimlerin sadece saygı duyulan insanlar olmadığını bizzat tabii olunması gereken kimseler olduğunu beyan etmişlerdir.

Bildiğimiz gibi ilim; malum olanı olduğu hal üzere bilmektir. Malumu olduğu hal üzere bilmek iyi niyetli ve kahraman insanların hasletidir. Nitekim Resulullah (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “İki iyi haslet vardır ki, bu hasletler hiçbir münafıkta bulunmaz. Birincisi; güzel ahlak ikincisi ise fıkıh (derin bilgi).”

Bilgi ile biz (veya ben) arasında irtibat sağlam kurulmazsa “ilme” ulaşmamızda mümkün değildir. Öyleyse önce bilgi ile ben arasındaki zincirin doğru bir şekilde kurulması lazımdır. Bu ise bir usul meselesidir. Adı üstünde ilim malumu bilmek ise usulümüzde tamamen hakiki ve şüpheden ari olmak zorundadır. Aksi takdirde ulaştığımız noktanın ilim olup olmadığı konusunda şüpheye kapılmamız zaruridir. Zaten bu durum şu ayet-i kerimeyle beyan edilmiştir: “Bir de hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme!.. Çünkü kulak, göz, gönül, her biri yaptıklarından mesuldür.” (İsra Suresi: 36) Bu ayette hem yalanın ve sahte bilginin peşine düşmemiz yasaklanmış hem de ilim etmenin yolları (haber, duyu organlarının faaliyetleri ve akıl yürütme) haber verilmiştir.

Müslümanlar, doğruyu tespit etmenin sadece vicdani bir rahatlama değil dinlerinin bir hükmü olduğunu bilirler. Bu sebeple doğruyu tespit için bazı kaideler geliştirmişlerdir. Bu kaidelerden birisi şudur: “Eğer nakil ediyorsan rivayetini; yok eğer kendinden bir şeyi iddia ediyorsan delilini getir.” Yani müslümanlar için hiçbir hususta kaidesiz bir bilgi söz konusu olamaz. Herhangi bir meselede iddia edilen bir mesele ya bir haberdir ya da zannedilen bir iddiadır. Eğer mesele haber ise rivayetin ilk çıktığı nokta ile son nokta arasındaki sahihlik zinciridir. Bu noktada ravilerin durumları oldukça önemlidir. Yalancı olup olmadıkları, akıl durumları gibi. Sonra haberin diğer mütevatir haberlere zıt olup olmadığı gibi birçok unsur sahih haberler açısından önemlidir.

Dava edilen mesele matematik veya deney ve gözlem gibi esaslara dayanıyorsa iddia eden kişi delillerini ortaya sermek zorundadır. Kişi bu noktada “öylesine “diyebileceğimiz bir söz sarf edemez. Biz yine haber meselesine dönelim.

Bir haberin başlangıcı ile nihayeti arasındaki zincir kopmamış ve raviler “adil” ise haber sahih olarak kabul edilir. Hatta böyle bir rivayet, yalan söylemesi mümkün olmayan bir topluluk tarafından naklediliyorsa “mütevatir” olarak ifade edilir. Mütevatir haberin aklen inkâr edilecek hiçbir yönü yoktur ve reddeden insanın aklından şüphe edilir.

İslam âlimleri; haberlerin araştırılması ile ilgili oldukça büyük gayretler göstermiştir. Hadis ıstılahları arasında yer alan “carh ve tadil”, hadis rivayet edenlerle ilgili biyografiler disiplini İslam âlimlerinin dünyaya kazandırdığı önemli ilim dallarındandır. Bu ilimle sahih haberlerle zan ifade eden hatta mevzu (yalan) söylentiler birbirinden ayrılmıştır.

Batılı bilim kurumlarından etkilenen modernistler; “bir şeye inanman için kesin bir şekilde inanman ve iradeni ona yöneltmen yeterlidir. Bunlar olduktan sonra, artık iraden ve ihtiyacın o şeye inanmanı sağlayacaktır” bir tez geliştirmişlerdir. Aynı şeyi inkâr içinde söylemek mümkündür. Bir şeye inanmamak için “hadisler zaten insanların nakletmesiyle vuku bulmuştur, bu sebeple içinde şüphe vardır” gibi saçma sapan sözler söylemektedirler. Bu mantık ile hareket edersek “hadisleri insan nakletmiştir” diyen kimselerde insandır ve bu kimseleri de reddetmek hatta bu sözü söyleyen kimselerin bizzat kendilerini reddetmesi lazımdır. Kaldı ki, modernist İslamcılar numaradan Kur’an-ı Kerim’e de iman ettiklerini söylemektedirler. Kur’an-ı Kerim’in bize insanlar tarafından nakledildiğini bilmekteyiz. Modernist İslamcılar, anne ve babalarının isimlerini söylerken nihayet bir insana (anne ve babalarına) dayanmaktadırlar. Sosyal hayatlarını düzene sokacak birçok haberi insanlardan almaktadırlar. Dolaysıyla modernist İslamcıların “hadisleri insanlar rivayet ediyor” sözleri aklımızla alay etmekten başka bir anlamı yoktur.

Modernistlerin birbirlerinin yalanlarını kopyalamalarının ilmi değeri olamaz. Batıl ne kadar çok olursa olsun batıldır. Onlar ahlaki zaaflarla maluldür. Arap Şairin dediği gibi:

“Eğer iddialarınızı herhangi bir delille ispat edemezseniz
Onlar düşük şahsiyetli insanlarla güçlendiriniz.”

Arzularına uymayan haberleri reddeden ve bir haberi reddederken veya kabul ederken “içinden geldiği” gibi bir basitlikle meşgul olanlar sahih kabul ettikleri haberleri de tahrif ederler. Yani mesele bir ahlak sorunudur. Eğer samimi olsalardı herhangi bir hadisle karşılaştıkları zaman bu haberin ravi zincirlerini araştırır ve haberin kıymetini tespit etmeye çalışırlardı. Bu sebeple “Modernist İslamcıları” herhangi bir meselede ikna etmeniz pek mümkün değildir. Onların sorunu ahlak meselesidir. Kaldı ki modernist İslamcıların başta İran olmak üzere Batılı güçlerin ajanı olup olmadıkları da değerlendirilmeye muhtaçtır. Akla hayale gelmedik saçmalıkları pazarlayan insanların arkasındaki güçlerde değerlendirilmelidir.

YORUM YAZ
TOPLAM 7 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • - OSMAN:10 Ekim 2013, Perşembe 23:39

    HÜSNÜ BEY RESMİ BİLEREK Mİ KOYDUNUZ ACİL BİR ŞEKİLDE RESMİ DEĞİŞTİRMENİZİ İSTİYORUM SIKINTI ÇEKMEMENİZ İÇİN

  • - Hüsnü Aldemir:10 Ekim 2013, Perşembe 23:30

  • - SHTKSSA:10 Ekim 2013, Perşembe 20:50

  • - Hüsnü Aldemir:10 Ekim 2013, Perşembe 18:24

  • - muhammet yayla:10 Ekim 2013, Perşembe 16:16

    sayin hüsnü aldemir
    yazilarinizi takip ediyoruz fakat resmini kullandiginiz zaatin süleyman hilmi tunahan ks hazretleri oldugunu tekrar hatirlatir sizi saygiya davet ediyoruz.

  • - slymn kara:10 Ekim 2013, Perşembe 13:50

  • - mücahit sekin:10 Ekim 2013, Perşembe 11:40

    resimde ki büyük alim hakkında da bilgi vereilirmisiniz ?