Önce masum bir çevrecilik eylemi olarak başlayan Taksim Gezi Parkı eylemleri, nihayet bu işi tezgahlayanların gerçek yüzlerini göstermeye başlamasıyla, rengini belli etti...
Şüphesiz bir çok insan herhangi bir parti veya siyasi bağı olmaktan çıktılar sokağa ve ifade özgürlüğü anlamında en doğal haklarını kullandılar. Ancak gelişen olaylar benim gibi, bu kadarı da fazla tesadüf diyenleri haklı çıkardı.
Aslında biz 28 şubat darbesinden alışıktık bazı şeylere;
Mesela ardarda ekrana gelip "sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" diye darbe çağrısı yaptığı günleri hatırlayanlar için sürpriz olmadı parkta boy gösteren sabun köpüğü ünlülere, "darbeyi açık açık dillendiren profesörlere", bu iş üzerinden olayları kaşıyan muhalefete...
Rahmetli Barış Manço'nun "Bana sanatçı demeyin! alınıyorum" demesini haklı çıkaracak zatlar, birbiri ardına zuhur ve arzı endam ettiler gezi parkında. Tuhaf ama gene orada ki bir çok sanatçı "Devletten en çok yardım alan tiyatrocular" listesinde de çoğunlukla ilk sıralarda idiler. Yani "madem o kadar dürüst ve namuslusunuz, almayın o zaman o kadar parayı" diyesi geliyor insanın.
Dizi de rol kese kese kendini cidden padişah sanmaya başlayan malum eski günlerin taytlı dansçısı da ferman yayınlar olmuş. Ömrü seferde geçmiş, krallara taç giydiren, dünyanın "Muhteşem" diye andığı Kanuni'yi bir Harem'e bir Hürrem'e sığdıran sefil zihniyet, güya set olarak eylemlere destek vermiş. Sanki başrol oyuncuları kaçtığı için zaten zorunlu olarak durduklarını bilmiyormuşuz gibi ucuz kahramanlıklara sığınıyor beyzadeler. Dizi adı altında lekedikleri ecdadımızın, asırlık prestijini Ortadoğu halkı üzerinden silmeye çalışan batının psikolojik savaş taktiği olmasak, çektikleri sabun köpüğünü bize tarihi dizi diye yutturacaklardı zaten.
Medya'da ilk günerin tersine bir linç başlattı gibi görünüyor. Eylemlere katılmayanlara, "psikolojik baskı uygulamalar", "biz ordaydık sizi göremedik" demeler. E hani siz "özgürlük" için, "bizi duy iktidar" diye oradaydınız.
Bu özgürlük yandaşlarını "Danıştayın başörtülü avukat kararını içimize sindiremiyoruz" diyen baro başkanlarını, İstanbul'da binbir katakulli ile ormanı katlederek araya kondurulan malum üniversiteyi, okul kapılarından yıllarca çevrilen genç kızları geri çeviren okul idarecilerini protesto ederken görememiştik oysa.
Aslında bütün bu fırtınanın ana sebebinin ne olduğu ayan beyan ortada ama görmek için biraz olayları didiklemek gerekiyor.
Baykal'ın gidişi, yerine şapkadan tavşan çıkarırcasına Kılıçdaroğlunun gelişi, hedeflenen başarıyı onunda gösteremeyişi ve ana muhalefetin gittikçe marjinalleşmesi.
Sizce geriye atacak kaç adım kaldı ?
Yıllardır üzerine titrenen ve her kesime iyi görünmesi için cilalanıp parlatılan malum belediye başkanın sahneye sürülme vakti gelmiş olmasın ?
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.