Peygamber (sav) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Ümmetim yetmiş iki fırkaya ayrılır, onlardan sadece biri kurtuluş ehlidir” buyurmuştur. Kurtuluşa erenlerin kimler olduğu sorulduğunda ise bir rivayette “cemaat ehli olanlar” diğer rivayette ise “Bunlar benim ve ashabım üzerinde bulunduğu yolda olan kimselerdir” buyurmuştur.

Kitaplarımızda zikredilen ehl-i kıble tabiriyle yukarıdaki hadis-i şerif arasında yakından bir bağ mevcuttur. Zira hadis-i şerifte yetmiş iki fırkanın tamamı “ümmetim” tabiri ile ifade olunmuştur. Ehl-i Sünnet ve’l Cemaate göre ehl-i kıbleden olan kimseler tekfir edilmez ve ölürlerse cenaze namazları kılınır. Al-i el Kari (rh.a) ehl-i kıbleyi; “zarurat-ı diniye üzerinde ittifak eden kimseler” olarak tarif etmiştir. Bu kapsamda kitaplarımızda Mutezile, Şia, Haricilik, Kerramiyye, Mücessime, Müşebbihe ve Mürcie gibi mezhepler ehl-i kıbleden sayılmıştır. Bâtınilik, Gulat-ı Şia, Bahaiye, Kadıyanilik, Nusayrilik ve Dürzîlik ise zarurat-ı diniyye’yi kabul etmediklerinden ehl-i kıble sayılmamıştır.

Nusayriler, Hz. Muhammed (sav)’in son peygamber olduğuna inanmadıkları gibi İslam’ın bütün emir ve yasaklarını da reddederler. Kendilerine mahsus bir ahkâmı olmadıklarından devlet işlerinde laikliği benimserler. Hz. Ali (ra)’ı “ilah” olarak görenlerde mevcuttur. Bu girişten sonra Alevilik ve Cemevi’ninin ibadethane olup olmayacağı meselesine girelim.

Cemevi “Alevilerin” ibadethanesi olamaz dediğinizde hemen bir takım çevrelerden “Aleviliği tarif edemezsiniz Aleviler kendi inançlarını kendileri tarif etmeli ve ne istiyorlarsa o olmalı bu konuda ne devlet ne de başkaları söz söylememeli” gibi sesler yükselmektedir. Alevilik meselesinde üst perdeden konuşup kendileri dışında kimseye söz hakkı tanımayan bu despot anlayış baştan reddedilmelidir. Çünkü yukarıda da görüldüğü gibi Ehl-i Kıble olan kardeşlerimiz hakkında bizim söz hakkımız vardır. Ve bu kardeşlerimizle (Alevilerle) aramıza bu despotlar girmemelidir. Bu ne despotluk böyle… Hem Alevileri Dersim’de katlet hem de Aleviler bundan sonra müslüman değildir de sonra da bizim Aleviler konusunda konuşmamızı yasakla. Yok, öyle yağma. Aleviler bizim kardeşlerimizdir.

Alevilerin ibadethanesi “cemevi” dediğiniz anda orta ve uzun vadede “Alevileri” İslam’dan ayırmış olursunuz. Doğacak çocuklar kendilerini müslüman olarak kabul etmeyecek Müslümanlarda onları kendinden saymayacaktır. Dolaysıyla İslam’dan olan güçler İslam’dan kopartılmış olacaktır. Zaten ateist, laikperest ve solcuların istediği budur. Hatta AB özel olarak bu proje üzerinde çalışmaktadır. Amaç İslam’ı zayıflatmak ve Alevileri İslam’a karşı kullanabilme imkânını elde etmektir. Hiçbir müslüman kendisini Alevi kardeşlerinden kopartacak projeye onay veremez. Bizler Alevileri; Nusayrilere ve ateistlere yem etmememiz lazımdır. Ne yazık ki, birileri projeyi çoktan kabullenmiş ve caminin karşısında ibadethane diye cemevi açmıştır.

Bir toplanma yeri ve kültürevi olarak cemevi ayrı bir şeydir ibadethane ayrı bir şeydir. Amaç İslam’a karşı savaşmaktır. Aleviler bizim kardeşlerimizdir ve bizler bu topraklarda hep beraber İslam’ın evlatları olarak yaşadık.

Önce şu hususta anlaşalım. Aleviler konusunda söz söyleme hakkı bugün kamuoyuna çıkıp İslam Dini’ni irtica olarak tarif edenlerde değildir. Dağdan gelip bağdakileri kovmaya hakları yoktur. Ama illa da cemevi ibadet hane olacaksa laikperestlerin, Nusayrilerin ve komik olacak ama ateistlerin ibadethanesi olmalıdır. Bizden olan Alevileri, Esed Rejimine veya İran’a neden kaptıralım?

İran, DHKP-C, Laikperestler, Avrupa Birliği, Nusayriler ve bazı gafillerin ortak olduğu Alevileri bizden kopartma senaryosuna karşı durulmalıdır. Aleviler bunlara yem edilmemelidir. Aleviler Müslümanlıktan kopartılırsa bu topraklar yüzyıllarca rahat yüzü göremez.