Bir davet veya din alemlerin Rabbi Allahü Teala (cc)’dan geliyorsa buna inanan insanların hiç çekinmeden Allah’ın sözlerini insanlara iletmesi beklenir. Samimiyet bunu gerektirir.
İnsanların daveti kabul etmeyecekleri korkusu sadece bir vehimden ibarettir. Zira insanın fıtratına İslam Dini’nin hükümleri yerleştirilmiştir. Kaldı ki, bilmeyen veya çarpık şekilde bilen insanlara doğruyu anlatmamak onlara da zulümdür. Eğer sorun zalim yönetimlerin ve insanların tepkilerinden çekinme durumu söz konusu ise Allah kendi davetini yayan insanları koruyacaktır. Kaldı ki gerek insanların tepkisi gerekse de onların iman edip etmemesi kaderin yazgısıdır. Meselenin diğer boyutu da şudur: Müslümanlar Allah’ın kuludur ve O ne diyorsa O’nu yapmak zorundadır.
Çevre şartlarından etkilenmemek biz insanlar için mümkün değildir. Bu sebeple zaman zaman uyarılmamız ve istikametimizi düzenlememiz zaruridir. Bu uyarılar Kur’an-ı Kerim’de yapılmıştır. Bir ayet-i kerime’de şöyle buyrulmaktadır:
“Elif, Lam, Mim, Sad.
(Bu) Sana indirilen bir Kitap’tır. O’nunla (insanları) uyarman ve inananlara öğüt (vermen) hususunda göğsünde bir sıkıntı olmasın.” (A’raf Suresi: 1-2)
Burada geçen “harece” kelimesi; içinden geçilmesi zor, sık çalılık manasına gelmektedir. Buna göre ayetin manası, Allah’ın davetini yaparken için daralmasın, sıkılmasın ve sağlam yürekle davetini yap anlamındadır. İnsanları uyarmaktan ve onlara öğüt vermekten çekinme!..
Kuşdili ile tebliğ yaptıklarını zanneden ve İslam’ı çağa uydurma telaşında olanlar bu ayet-i kerime’yi anlayamazlar. Aslında onların davete ihtiyaçları vardır.
Araf Suresi’nin ilk ayet-i kerimesinin bu şekilde nazil olması, İslam’ın egemen sistem ve statükoya karşı duruşunu daha ilk ayet-i kerimeyle ilanı demektir. İslam, yeryüzü dinlerine uyum sağlamak veya onlara payanda olmak için nazil olmamıştır.
İslam’a giriş cümlesinin “La İlahe İllallah” olduğunu biliyoruz. Bu cümlenin kısaca manası; Allah’tan başka ilah yoktur anlamındadır. Allah’tan başka ilah olmaması; dua edilecek, ibadet edilecek ve kanunu alınacak tek varlığın Allahü Teâlâ (cc) olduğunu ikrar etmektir. Bu davete Mekke İdarecilerinin tepki göstermemesi beklenemezdi. Zira “kanun koyma” hakkı ellerinden alınıyor ve topluma yepyeni bir değerler sistemi sunuluyordu. Zaten Mekke İdarecileri tepkisiz de kalmadılar. Müslümanlara işkence etmeleri şöyle dursun Hz. Muhammed (sav)’i bile öldürmeye çalıştılar.
Uluslararası Sistemin İslam Düşmanlığı’nın altında yatan en büyük sebebi o gün ne ise bugün de aynıdır. Bugünküler de tıpkı ataları gibi “egemenliği Allah’a devretmeye” razı değiller. Kafalarına kadar kibre gömülmüşler ve yeryüzünün tanrısı rolünü oynuyorlar. Ellerinin altındaki malları ve emirlerine amade orduları ile herkese diz çöktüreceklerine inanıyorlar. İşte tam burada içimiz daralmamalı ve daveti yaymalıyız. Karanlıklardan çıkışın başka bir yolu da yok!..
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.