İnsanoğlu varlık sahasına verdiği sözlerle gelebilmiştir. Ruhlar âleminde vermiş olduğumuz sözle beraber dünyaya gönderilmişizdir. Ayet-i kerime’de şöyle beyan edilmiştir: “Bir de Rabbin, Âdemoğullarından bellerindeki zürriyetlerini alıp da onları nefislerine şahit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dediği vakit, “pekâlâ Rabbimizsin şahidiz” dediler. (Bunu kıyamet günü, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz diye (yapmıştık).” (A’raf Suresi: 172) Dolaysıyla insan olmak demek söz vermek demektir. Sözünden dönen insanlar, aslında insan değillerdir. Hayvandan bile aşağılıklardır. İlkesi olmayan insanlar Kur’an-ı Kerim’de soluyan köpeklere benzetilmiştir. Okuyalım:
“Ve eğer dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, âyetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler.” (Araf Suresi: 176)
Köpeğe benzetilmesinin sebebi şudur: Köpek, korkmadığı ve gözüne kestirdiği kimseye saldırır ama aynı köpeğe birkaç kemik atarsanız veya köpeğe baskın çıkarsanız aşağılık bir şekilde size yaltaklanır. Konjonktüre göre sürekli rotasını değiştiren ve ilkelerini terk eden insanlar da köpeklerin ahlakı mevcuttur. Yeryüzündeki fitne ve fesadında sorumlusu bu insanlardır. Nitekim ayet-i kerime’de “Onlar ki, söz verip anlaştıktan sonra Allah’a verdikleri sözü bozarla. Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.” (Bakara Suresi: 27)
Sosyal ve siyasal hayat akitlerin ifa edilmesiyle ayakta durabilir. Bu sebeple müslümanlar, batıl olmadıktan sonra bütün akitlerine riayet ederler veya etmeye çalışırlar. Çünkü şöyle uyarılmışlardır: “Ey iman edenler!.. Sözleşmelerinizi yerine getirin.” (Maide Suresi:1)
“Bir de anlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah'ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nahl Suresi: 91)
İnsanlar sözlerini genelde niçin bozarlar? Daha menfaatli bir durum gördükten sonra sözlerini bozarlar. Kur’an-ı Kerim bu hususta da insanları uyarmıştır:
“Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.” (Nahl Suresi: 92)
Gezi Teröründen sonra Abdullah Öcalan, takipçilerine “meydanı boş bırakmayın” çağrısında bulunmuştur. Selahattin Demirtaş 1 Eylül Günü, Gezi Teröristlerine selam göndermiştir. Aynı Demirtaş, Gezi Olaylarının darbe amaçlı bir teröre dönüştüğünü itiraf eden kişidir. PKK’nın uzantısı PYD, Esed ve İran’ın destekleriyle Suriye’nin kuzeyinde fırsatçılık yapmış ve Suriyeli Müslümanlara karşı savaşmaya başlamış kendini savunan müslümanları katliamcı diye suçlamıştır.
Gezi Teröründen hemen sonra Demirtaş’ın “Çözüm Süreci riske girdi” demesi ile PKK Terör Örgütünün “geri çekilmeyi durdurduk” demesi kesinlikle tesadüf değildir. Hâlbuki PKK Örgütü, Çözüm Süreci çerçevesinde ilk aşama olan geri çekilmeyi bile gerçekleştirmemiştir. Yani söz verdiği hususları yerine getirmemiştir. İyi ama siyaset bunu gerektiriyor diyebilirler ve bu onlara çok yakışır. Ama siyaset sahtekârlık ve fırsatçılık değildir. Kaldı ki PKK’da biliyor ki, Türkiye’deki Geziciler, Kürtlere kan kusturan ulusalcılardan oluşmaktadır. Demirtaş’ın selam çakması da oldukça anlamlı bir yere oturuyor yani… Suriye’de Esed, Kürtlere kimlik bile tanımayan birisiydi. Ama fırsatçılık ayağa gelince tepilir mi?
PKK, ağır bir hata yapıyor. Bu toprakların asli yapısına ters olan güçlerle işbirliği yapıyor. İran ve Suriye ile aynı yatağa girmek kendisine orta vadede kaybettirecektir. Ben meselenin orasında değilim.
Meselenin can alıcı noktası şudur: PKK, döneklik yapmıştır. Sahtekârlık sanatını icra etmiştir. Kürtler dönek midir? Elbette hiçbir kavmin birilerinin yaptığı sahtekârlıkla sorumlu olması düşünülemez. Bu yüzden Kürtlerin tamamını suçlayamayız. Ama şunu isteriz. Bu sahtekârlara tepki göstermek zorundasınız. Sahtekârlığı olumlu gören de sahtekârdır. İsterse PKK devlet kursun. Siyaseti sahtekârlıkla eş değer bir gören bir örgütü sevenler de sahtekârdır. “İyi ama diyecekler…” İşte o ama sahtekârlıktır. Bu kadar net!..
Hükümet PKK’yı artık muhatap almamalıdır. Bu Esed yandaşı, sahtekâr topluluk es geçilmelidir. Kürtlerin anadilde eğitim hakkı gibi hakları PKK’ya ve PKK’nın selam çaktığı ulusalcılara rağmen verilmelidir. Zira bunların satamayacakları hiçbir değer bile yoktur. Bunlar Kürtleri de başka mukaddesleri varsa onu da satarlar.
Son söz de Öcalan’a… Cezaevindeki geçirdiğin günler ve geceler düşünmek için sana çok fırsatlar vermiştir. Eskiden Genelkurmaya seslenip gel beraber irticaya karşı savaşalım diyordun. Bari bu sefer, hayatında değerli bir iş yapmak istiyorsan bu sefer, sahtekârlara, sözünden dönenlere tepki göster. İpliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Olabilirseniz erkek olun!..
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.