Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin duası:
"Allahım! Ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen bağışlarsın. Rahmetinle beni bağışla! Bana merhamet eyle! Çünkü sen Gafûr ve Rahîmsin." Buhârî.
"Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var" diye başlar Müslüman’ın dua serüveni. Acziyetinde gizlidir azizliği. Dua dua büyüyen gözyaşlarında yeşerir ümitleri.
İnsan yaratılışından yalnız değildir hep rabbiyle birliktedir ancak gaflet uykusunun derinliklerinde iblisi rüyalar görenler müstesna. Onlar hep iblisin kürekçileri olmuşlardır, hem yorulmuş hem de elleri bomboş kalmışlardır tıpkı kürekçi köleler gibi.
"Rabbimiz buyurdu ki: Bana dua edin size cevap vereyim" diye devam etti davet. Dua boyun eğmektir, acziyetini ve en büyük haslet olan hürriyetini kendi elinle rabbine teslim etmektir, boynu bükük ve bükük boyunlara yükselmektir azizler katına. Başın düşerken yere ruhun yücelmesidir dua. Bağın yüce makam ile hiçbir zaman kopmamasıdır dua çünkü kendisini anmasını istediği kuluna kendisi de onu anmayı va’d ediyor yaradan.
Kendisinden istenilmesini isteyen Allah isteyen kulunu seviyor. Çünkü Allah şeytanı acziyet yerine kibri seçtiği için kovdu makamından. Kendi kendine yetebileceğini iddia etmek en büyük ihanettir bunca nimete ve en büyük şirktir şeriki olmayan Allah’a. Dua etmemek, duadan imtina etmek, acziyet içinde Rabbe yönelmemek kibir deryasında boğulmanın kendisi değil midir farkında olmadan.
Yoksa en duygusuz nesil biz miyiz? Kıbleye yönelip yönelmekten aciz olan biz miyiz? Kendi yokluğunda kaybolup giden ama farkında olmayan biz miyiz? Çünkü önceki nesillerin gönül kapıları dua ile açılırken dua ile kapanmıştır göz kapaklarıyla birlikte.
Üstad Necip Fazıl mesela;
"Bende sıklet, sende letafet...
Allah'ım affet!
Latiften af bekler kesafet...
Allah'ım affet!
Etten ve kemikten kıyafet...
Allah'ım affet!
Şanındır fakire ziyafet...
Allah'ım affet!
Acize imdadın şerafet...
Allah'ım affet!
Sen mutlaksın, bense izafet!
Allah'ım affet!
Ey kudret, ey rahmet, ey re'fet!
Allah'ım affet!" derken biz ne diyoruz sormak lazım ıssız ruhumuza.
Neyimiz kaldı ki duadan başka hatta o bile küçüle küçüle cebimize girdi neredeyse. Söyleyecek, isteyecek bir şey bulamıyoruz yönelişlerimizde. Kendimiz isteyemiyoruz da birilerinin istediklerine amiiin öpücükleri konduruyoruz. Susuyoruz dua isteyenlere, susuyoruz duaların kabul olacağı o mübarek güne. Bakıyorum kadim mührü yemiş ninelerin, dedelerin cümlelerine bası dua sonu dua. Bazen soruyorum kendime neden şikâyet de dua değil diye... Dua edelim bu mübarek günlerde birbirimize ve ümmet-i Muhammed'e...
Sizi seviyor ve sizinle birkaç dua ile ilgili hadise atıf yaparak dualarımı paylaşıyorum, sizde paylaşın istiyorum:
Allah Resûlü (s.a.v) buyurdu:
"Kime dua kapısı açılırsa ona rahmet kapıları açılır. Allahın en çok sevdiği şey kendisinden afiyet istenilmesidir. Dua başa gelen için de gelmeyen için de faydalı olur. Kazayı ancak dua önler. Onun için duaya sarılmalısınız." Tirmizî.
"Ey Allahın Resûlü! Hangi dua daha fazla kabule şâyandır?"
Şöyle buyurdu:
"Gecenin son kısmının ortasında ve her farz namazın arkasında yapılan dua."Tirmizî.
Allah Resûlü (s.a.v) buyurdu:
"Kişi, müslüman kardeşine arkasından dua ederse, melekler: "Amin! Aynısı sana da olsun!" derler." Müslim.
Ayet:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (2/186)
Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (7/55)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (7/29)
Dualarda buluşmak ümidiyle…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.