Kaygı nedir niçin hissedilir sorusu aklıma geldi? Acaba benim bildiğim anlamı dışında anlamları da var mı diye merak ettim biraz araştırdım ki “kaygılıyız” diye ferman çıkartanların gerçekten olmaları gereken bir durummuş meğer. Kaygı;
Tanımlanması güç olan bir durum. Sonunun ne olduğunu bilmeksizin duyduğumuz belli belirsiz bir korkudur. Kaygı; üzüntü, sıkıntı, korku, başarısızlık duygusu, acizlik, yargılanma gibi heyecanların birini veya birçoğunu içerebilir.
Fermanı yayımlayan sanatçı kisvesine bürünmüş kimselerin profiline baktığımda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ana profiline uymayan, bu ülkenin bütün gelenek, görenek, kültür ve ahlaki olgularını dejenere etmeye ve dezenformasyona uğratmaya çalışan Avrupai takılan ve İslam Avrupa’dan gelse Müslüman olacak tipte kişilerden oluştuğunu gördüm ve kaygılanmalarını gayet doğal buldum. Sanatçı görünümlü bu kişilerin nerde ülke menfaatini baltalayan bir provakasyon ve yalan dümen varsa orda mantar gibi bitmeleri, ilk safta yer almaları dikkatlerden kaçmadı. İsimler aynı isimler. Kürtaj eyleminde ortaya çıkanlar, içki eyleminde ortaya çıkanlar, gezi eyleminde ortaya çıkanlar aynı kişiler…
Sonra belirtilerine baktım;
Nefes darlığı, Terleme, Nefes alıp vermede düzensizlik, Kesik kesik nefes alma, Gerginlik, Kalp çarpıntısı, Aniden sinirlenme, Bel ağrısı, Mide ağrısı, İshal ya da kabızlık, Aşırı tepkide bulunma, Titreme, El ve ayak parmaklarının soğukluğu, Sürekli yorgunluk, Sürekli baş ağrısı, Boyun kaslarının gergin olması… Falan falan…
Kaygılılar çünkü;
Amaçladıkları hedefe ulaşmaya ramak kalmıştı ki oyun çabuk fark edildi, emellerine ulaşamadan süreç tıkandı kaldı. Ne kadar cahil oldukları, bir piyon oldukları, kullanılıp bir kenara atılmaya mahkûm oldukları ortaya çıktı. Basın açıklaması yaparken gözlerinden okunan endişe korku ve eğer düşündüğümüz olmazsa ki olmayacak gözüküyor ne yaparız endişesi, korkusunun bir sonucudur bu kaygı. Mesela bir sanatçı görünümlü kişinin düzenine karşı çıktığı, kendisine saldırdığı devletten sövdüğü emniyetten koruma polisi tahsisi istemesi bunun en bariz örneği. Denize düşen yılana sarılır.
Bu sanatçı kılıklı kişilerdeki kaygı; yaptıkları eylem sonucunda başarılı olamamanın verdiği üzüntü, yargılanacak olmanın ve bütün foyalarının ortaya çıkacak olmasının verdiği sıkıntı, cezai müeyyideler karşısında kendilerini bugün destekleyen pohpohlayanların yanlarında olmayacağı korkusu, sis dağılıp kendi başlarına kaldıklarında kendilerinde karşılaşacakları sıkıntıları göğüsleyecek gücün olmayışının acizliği, bütün bunların sonucunda ayağa kaldırdıkları körpe gençler ve bu ülkenin asıl sahibi çoğunluğun yargılayarak yalnızlığa itecek olmasından kaynaklanıyor.
İstekleri cahilliklerinin ne kadar büyük olduğunu da gösterdi. Neden mi, çünkü istekleri kimler tarafından desteklendiklerini de ortaya koydu. Bu istekleri çıkarlarına ters düşen ülkeler tarafından zaten istenmiş, baltalamak için her türlü çaba sarf edilmiş, projelerin iptal için olması her türlü gayret gösterilmiş konulardı. Bu sebeple sudan çıkmış balığa, gargat ağacının arkasına saklanmış yahudiye döndüler.
Her defasında önce Müslümanlara söven, İslam’ı ve muhafazakar camiayı hedef alan ve rüzgar ters esmeye başlayınca herkesten takvalı olan, besmelesiz evden çıkmayan, namaz kıldığını hatta umreye bile gittiğini söyleyen bu insanlara sanatçı denmesinden kaygılıyız doğrusu. Çark etmek bunlarda alışkanlık yapmış olmalı. Sanatçı kılığı altında yemedikleri nane kalmayan bu insanlara artık pirim verilmemesi gerektiği aşikâr.
Doğrusu söylemek gerekirse fi’l hakika sanatçı kisvesi altında koyun postuna bürünmüş kurtlardan kaygılıyız, kaygılıyız ortalığı karıştırıp, yemediği nane kalmayıp sonra sanatçı postuna sarılanlardan.
Fermanlarını daha gerçekçi olarak ele alırsak;
Bu insanların yaptığı sanat;
Bu ülkeye nefes aldırmaktan son derece uzak,
Toplumu öldüren, günden güne yozlaştıran bir hüviyete sahip,
Acılardan arındırmaktan uzak acı veren bir ucubelikte,
Soluk almasını sağlamaktan çok, ümüğünü sıkan kendi gerçeklerini topluma dayatan buna uymayanları ise bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam ilan eden bir sanat anlayışıdır.
Bu insanlar bu toplumun değerlerine daima ihanet etmiş, bu ülkenin değerlerini Avrupai kültür karşısında asimile etmiş, savunmasız bırakmış, bu ülkenin sorunlarına uzak durmuş yakın olmak isteyenleri de dışlamış toplumdan kopuk kendi fildişi kulelerinde halka tepeden bakan bir güruhtur.
Şuan ülke üzerinde bulunan nefret sislerini oluşturan, kutuplaşmayı meydana getiren, bu ülkenin başbakanını hedef gösteren itibarsılaştırmak için ellerinden gelen gayreti gösteren ve ağız dolusu küfürler eden de yine kendileridir.
Gençler, bayan ya da erkek fark etmez, Uyanmak lazım…
Yatak odalarınızın duvarlarını, telefonlarınızın ekranını, sosyal ağ ve sayfalarda profillerinizi hatta gönüllerinizi süsleyen bu insanların kim olduğunu iplerinin kimlerin elinde olduğunu görüp;
UYANMAK LAZIM…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.