İslam coğrafyasının her tarafında yangın var. Doğu Türkistan’dan başlayıp Cebel-i Tarık Boğazı’na kadar.
Afganistan yanıyor seyrediyoruz, Irak yanıyor seyrediyoruz, Suriye yanıyor sözlerimizle söndürmeye çalışıyoruz, yıllardır Filistin yanıyor naralar atıyor akranları dolduruyoruz sloganlarımızla söndürmeye çalışıyoruz, şimdi Mısır yanıyor ve kendi itfaiyemizle değil ateşi tutuşturanların itfaiyesini arıyoruz.
Ne yapıyoruz hala belli değil. Dünyada caydırıcı güç olan birlik anlayışı İslam Coğrafyasında yok ve üstelik biz bizi kendi evimizde ateşe atanların yanına sığınmanın gayretindeyiz hala. Son BM açıklaması gösterdi ki İslam Coğrafyası’na Batı’dan serinletici bir esinti asla gelmeyecek. Onlar yine azınlıkların derdinde Müslümanlara ne olursa olsun kimin derdine?
ABD açıklama yapmamışmış, BM toplanmamışmış, AB kınamamışmış, Rusya seyrediyormuşmuş, Çin sessizliğini koruyormuşmuş. Allah aşkına kim bunlar. Allah(c.c) buyuruyor ki “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.[Maide 5]” peki biz ne yapıyoruz dostumuz olmayan ülkelerden ve kuruluşlardan dostluk bekliyoruz hem de Allah’a rağmen.
Tunus’ta Arap Baharı akımının başladığı ilk günlerde bir dostum sormuştu “Hocam ne olacak bu ümmetin hali, olaylar aldı başını gidiyor” o zaman demiştim ki üzerindeki ölü toprağını atıyor, artık birileri tarafından değil kendi kendini yönetmenin gayret ve çabasına giriyor. Ufukta görünen de o. Yalnız bu iş öncüsüz ve başsız olmaz olmadı bu güne kadar. İslam coğrafyası artık Batı’dan bir beklenti içinde olmamalı buna mecbur.
Mısır’da olup bitenler de gösterdi ki artık bu darbe zihniyeti kuduz olmuş köpek gibi, ta bir Tağutluk anlayışı, kendi menfaatlerini korumak için başkalarının can ve mal güvenliğinin, namus güvenliğinin hiçbir önemi yok. Koltuk gitmesin de giden ne olursa olsun. Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin kendisine Mustafa Kamal ile ilgili iki rapor sunulduğunda şu cevabı vermişti” siz benim saltanatımın gideceğinden mi endişe ediyorsunuz oysa ben ülkemin kurtuluşu için her şeyimi feda edebilirim” bu cevaba Mustafa Sabri Efendi ve günün raportörlerinin cevabı bir o kadar ibretliktir “ Sultanım biz tahtın, saltanatın gitmesinden korkmuyoruz, saltanat gider de geri onu alacak kişiler elbet bir gün çıkar yalnız bizim korku ve endişemiz dinin elden gitmesidir eğer din elden giderse onu ger, getirecek ve ihya edecek kimseler bulmamız imkânsız olur.” Bu ne derin bir düşüncedir. Bir devlet adamı ve din alimin olaylar karşısındaki tutumu.
Peki Mısır’da neler oluyor, devlet adamları darbenin tarafını tutuyor kendi Tağut düzenlerinin yıkılmasını engellemek için, ya Ezher Şeyhi ve Şeyhleri neyi tutuyor. Onlar da aynı tarafın kuklaları olmuşlar. Bir de Ekmeleddin İhsanoğlu var Türk olmasından hem de Müslüman olmasın utandığım yüz karası darbekatör adam. Bu zalimlere destek vererek zalimler güruhundan olan sözüm ona alimler sıra size de gelecek zulme sustuğunuz sürece.
Suud kralına gelince o tağut tahtında daha ne kadar oturabileceğini zannediyorsun bilmiyorum ama ömrünün bittiğinin sen de farkındasın. Seni oynatan kukla iplerinin artık iyice aşındığı ve kopmak üzere olduğunu sen ve senin gibiler de çok iyi biliyorsunuz.
Terörist dedikleri halde ölürken bile öldürmeyenlerin olacak bu zafer. Ey Müslüman R4BIA yanarken sen neyin derdinden bahsedersin. Eğer bugün kardeşine destek vermezsen sen de ebediyyen kaybedersin...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.