Arkadaslar size ünlü Sairimiz Sayin Bedihan Gökce nin kendi sitesinde ekledigi bir yaziyi sunuyorum.
Bence sizde bunu bi okuyun ve neler döüyor belki hala anlamiyanlar bu yazi ile anlar.
Bizim Türk milleti artik vakti zamani geldi,bakis acisini degistirmesi gerekiyor diye düsünüyorum.Biz hala 1990 yillarinda ne dediysek,aynisini söylüyoruz.2000 de ne dediysek aynisini sölüyoruz.
Su an 2013 de yasiyoruz ama bazi kesinler hala ayni seyi söylüyor.
Size degerli sairimiz,yorumcumuz Sayin Bedirhan Gökce nin kendi sitesinde ekledigi yaziyi sunuyorum.
Ne kadar cok kisiye bu yazi ulasirsa,belki o kadar cok insan belki neler döndügünü anlar..
MEDYA`YA MANIFESTOMDUR
Artık daha iyi anlıyorum ki;
Biz kesinlikle şiddetten ve nefretten besleniyoruz…
Kaynayan kazanın altına ateş sönmesin diye sürekli odun atan da ne yazık ki medyamız!..
Reyting ve haber uğruna geleceğimizi yedikleri için;
Ben de kendilerini kendi EKTİKLERİ şiddet ve nefretle KINIYORUM…
Lütfen bu yazıyı SİZ önyargısız ve sakin sakin okuyun…
MANİFESTOM BURADA BAŞLAR
Şu içinden geçtiğimiz adına “çözüm süreci” denilen ve herkesin bir sinir harbi ile çözüm/çözümsüzlük üzerine konuştuğu günlerde;
Herkesin çok dikkatli konuşması, yangına körükle gitmemesi ve kanaat önderleri konumunda ki tüm şahıs, kurum ve kuruluşların da bin düşünüp bir söylemesi gerektiği dönemdeyiz.
Ve böyle sert geçen dönemlerde, toplumu yumuşatan, sinirlerini gerdirmeyen, kaba tabirle gazını alan haber ve olaylara ihtiyaç vardır.
Bahar bayramı olan 21 Mart’ta Diyarbakır’dan tüm ülkeye yansıyan görüntü herkesin malumudur…
Yüz binlerce insanın doldurduğu meydanda tek bir tane ay-yıldızlı bayrağımızın “neden olmadığı?”
Evet tüm Türkiye’ye yansıyan bu “bayraksızlığın altı çizilen fotoğraf”, zaten gergin geçen süreci iyice gerim gerim etmeye yetti de arttı bile.
Henüz bu resmin yankıları sıcağı sıcağına sürerken biz aynı Diyarbakır’a o ay-yıldızlı bayrağı,
İstiklal Marşı’nı, Çanakkale’yi, Mehmet Akif’i anlatmaya gittik…
Şahidimiz Dicle Üniversitesi’nin o dev salonuna sığmayan ve yedek salona sinevizyonla verilen görüntü ile yüzlerce değil, binlerce üniversiteli ve orada ki niçin orada olduklarını hala anlamadığım medya mensuplarıdır…
TIKLIM TIKLIM SALONDA YER DE YOK, ÇIT DA YOK…
Zaman zaman gözyaşlarına boğulduğumuz, sesimizin kesildiği, zaman zaman coşkulu alkışlarla coştuğumuz o geceyi, ne ben, ne de orada olanların unutacağını hiç sanmıyorum…
Anlatmak istediğim şu;
Bayrağımızın olmadığı Diyarbakır Meydanı’nı tüm Türkiye’ye servis eden medyamız,
Bayrağımızın anlatıldığı aynı Diyarbakır’ı neden görmezden geliyor?
Orada sallanan Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi bayrağı değil mi, orada anlatılan Mehmet Akif milli şair, Orada anlatılanMustafa Kemal milli kahraman, orada anlatılan Çanakkale bizi biz yapan en yalın gerçek değil mi?
Devletin iki bakanının, milletvekillerinin, sayısız üst düzey bürokratın bulunduğu o koca salonda;
En ufak bir protesto, en ufak bir olumsuzluğun yaşanmadığı, tamamen kardeşçe ve aynı duygularla tarihimizin anlatıldığı, milli duygularımızın tavan yaptığı bu programın hele ki, böyle bir zamanda hiç mi haber değeri yoktu?
Peki aynı salonda bir gerilim yaşansaydı, bunu bir aksiyon filmi edasında yayınlamayacak mıydınız?
Hem de evire çevire, hem de “köpürte köpürte”
Hafızalarda kalan Nevruz ateşini, Çanakkale ateşi ile aynı resimde kullanıp “Hangi Diyarbakır” başlığını atsaydınız ya da o müthiş kalabalığın üstüne “Burası Diyarbakır” yazsaydınız ülkenin batısına, doğusundan bir meşale gibi o İstiklal Marşı’ndaki gözyaşlarını sunsaydınız, bu görüntüler Türkiye’de bir rahatlamaya sebep olmayacak mıydı?
Hayır siz hep kavga istediğiniz için, kargaşa, arbede istediğiniz için, haber değerini buralarda gördüğünüz için bunlar sizin işinize gelmezdi, sakın bana içinden “ama” geçen bir cümle kurmayın…
Siz üniversiteli o gençliğe dediniz ki, tarihinize ağlamanızın bende değeri yok ama şöyle tarihe geçecek bir kavga ederseniz ne ala!..
Yalan mı?
Siz cumartesi günkü Dicle Üniversitesi’ni değil iki gün sonraki, iki öğrenci grubunun kavgasını öyle bir verdiniz ki okul cuma gününe kadar eğitimine ara vermek zorunda kaldı…
Biz Diyarbakır’dan ertesi gün de Van YYÜ’ne geçtik ama sanırım anlatmaya gerek yok çünkü o programda kavgasız, duygusal ve coşkulu geçti.
ÖZETLE BURADA BİTER…
Benim ve toplumun vicdanında SUÇLUSUNUZ çünkü;
Senelerdir terörün en küçük aktivitesini, bilerek ya da bilmeyerek verdiğiniz için SUÇLUSUNUZ. Üniversitelerde çıkan küçük bir olayı, BİR BAŞKA ŞEHİRDE, bir başka ÜNİVERSİTE’ye sıçrayacağını bile bile verdiğiniz için SUÇLUSUNUZ
Diyarbakır’ın, Batman’ın, Van’ın bir sokağında iki tane çocuğun serserilik olsun diye yaktığı ateşi tüm şehir yanıyormuş gibi vermeyi tercih ettiniz için SUÇLUSUNUZ
Siz yatıştırmayı değil, kışkırtmayı tercih ettiniz için SUÇLUSUNUZ
Ülkenin batısını doğusuna, doğusunu batısına küstürdüğünüz için SUÇLUSUNUZ…
AMA ben yinede sizlere rağmen ülkemin insanına olan inancımı yitirmedim, yitirmeyeceğim ve
Nazım’ın dediği gibi
“Umuda bin kurşun sıksa da ölüm-Unutma umuda kurşun işlemez gülüm” diyeceğim.
“Yaşamak;
bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe” türküsünü söyleyeceğim…
Bedirhan Gökce
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.