Hatırlayınız hatıralarınızı…
Ayaktaki kara lastik pabuç, yamalı pantolonları ve eski bir gocuğu…
Elde serum lastiğinden yapılma sapanı ve cepte küçük bir çakıyı…
Belinde kuşalı birkaç yufka ekmek, bir baş kuru soğan ve bir parça beyaz peynirden oluşan azığı…
Bir soğuk pınar başında belinden çıkını çözüp karnıznızı doyurduğunuz o günleri..
Kuzu etinden leziz gelen bir baş kuru soğan ile ekmeği ve uçsuz bucaksız yayla sehil manzaralarını…
Hatırlayınız…
Yufka ekmeğin içine bazar ekmeğini katık olarak sarıp eşsiz bir haz ile yediğiniz o günleri…
Sabah erken kalkıp davar başına gittiğiniz ayazları…
Ve davar güttüğünüz; Çukur, Çiftlik, Sarınç, Çaltılı, Kuş düneği, Gargoluğu, Kırtıllı, Gözlek Gediği, Başyayla, Yarılgan, Govanseki ve Ütüğü…
Akşam olunca yorgun ayaklarınız ve poyrazın cilaladığı yüzünüzü yıkadığınız köy meydanındaki çeşmeyi…
Hatırınızda tutunuz…
Çeşmenin hemen yanı başında oturan Köprülü Kanyon Havazası’nın muska ve duacısı Hatıp Emmi’yi…
Unutmayın davarınıza sığırınıza tuz okuttuğunuz Deli Hoca’yı…
Ve köyünüzün karizmatik şefi Çavuş’u…
Köy meydanının karşınsında, yolun tam baş ucunda ki misafiri eksik olmayan evini…
Sofranın biri kalkmadan diğeri kurulan bir Halil İbrahim Sofrası olan Merhum ve Muhterem Çavuş dedemizi…
Zihninizden silmeyin, yaptığı oklava ve senit ile hanemizin ekmeğine; tasarladığı kaşık ve kepçe ile aşımıza katkı veren Goca İbram’ı…
Gelip geçen herkese kuyudan su evinde aş ikram eden Goca Urkuya’yı…
Davar ardında koşarken ya da bir ağaçtan, mandaldan düşüpte kırığımızı çıkığımızı saran Gırıkçı Emmi’yi…
Anlattıklarında mübalağa olduğunu düşünsenizde muhabbetinden büyük bir zevk ladığımız Ellez Dayı’mızı…
Öte beri satmaya gelen manavı, çerçiyi…
Bayramda ve ekin orağında; tara, nacak, orak , çakı ve bıçak getirip satan Ahmet Usta’yı…
Vel hasıl bi dolu hatırayı, yaşanmışlıklarımızı…
O kıraç toprakları, ve tenezzül edipte bakmadığımız o çam ağaçlarının arasında orman olmaya terk ettiğimiz dede, baba yadigarı toprakları..
En mühimmi de o mekanın zihnimizde bıraktığı güzide an(ı)ları…
Zira hatıradır susuz bir dağı, çorak bir araziyi, uçsuz bucaksız saman sarısı bozkırı, taşlı toprakları, çoldurum ve koyakları… sevdiren ve budur insanların VATAN dediği..
Ve unutursak sevemeyiz o toprakları…Kaybederiz aidiyet duygumuzu..
Biliniz ki unutulan silinen hatıralar değil,
Bizim içimizdeki ata yadigarı YURT sevgisidir…
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.