Öğretmen çocuğu 1. sınıfta alır karşısına. Hayatı öğretir, şerefi öğretir, eğitimi öğretir, kalem tutmasını öğretir, çizgi çizmesini öğretir, yazı yazmasını öğretir, yazdığını okumasını öğretir, 1. sınıfta bunları öğrenen de vardır öğrenemeyen de. Ama öğretmen öğrenemedi diye çocuğu dışlamaz. Üstüne düşer daha fazla ilgilenir. 2. 3. 4. 5. sınıf biter herkes eşit eğitimi almıştır. Aynı öğretmende aynı dersleri görmüştür ve aynı bilgi düzeyine sahiptir. Öğrenciler arasında ki tek fark; çalışma azmidir. Biri çok çalışmış daha fazla pratik yapmış daha kolay ve kısa çözümlere gitmiştir diğeri az çalışmış öğretmeninin verdiği ile yetinmiştir. Sonra 6-7-8.sınıflar da farklı branş öğretmenleri ile farklı dersler öğrenilmeye başlanılmıştır. her öğretmen her öğrencisine eşit davranmıştır. Hatta anlamada zorluk çeken öğrencisine daha fazla ilgi duyma gereği duymuştur. Çalışkan öğrencisi onun gurur kaynağı olmuşken çalışmayan öğrencisi ise onun görevini daha fazla yapmasına sebep olan öğrenci olmuştur. Hiçbir öğretmen bu çocuk geri zekalı bundan bir şey olmaz demeyip ilgisini alakasını kesmemiştir. Bu öğrenciye bildiklerimi nasıl anlatırım anlamasını nasıl sağlarım diyerek farklı yöntemler geliştirmeye çalışmıştır. Öğretmenlerin bu davranışı 1. sınıftan 12. sınıfa kadar değişmez. SEN ŞİMDİ KALK BUNCA EMEK VEREN ÖĞRETMENLERİ BİR KENARA AT HİÇBİR İŞE YARAMAZ YAP VE "DERSHANE" YE GEL...
Dershanenin yaptığı eline aldığı ince ustalıklarla işlenmiş, şekillendirilmiş, süslenmiş, donatılmış öğrenciyi fırına vermektir. Fırından parlak bir şekilde çıkarsa benim başarım, eski hali ile çıkarsa bu da MEB öğretmenlerinin başarısı diyerek reklamını yapmaktır. Dershaneler bir eğitim-öğretim yerinden çok bir süsleme sanatıdır. Süslemeyi becerdikleri öğrenciler dershanelerin REKLAM kaynağı, süslemeyi beceremedikleri öğrenciler PARA kaynağıdır. Hiçbir dershane çalışanı; çalışmayan öğrencinin üstünde kafa yormaz, ben buna nasıl bilgi aktarırım düşüncesine sahip değildirler. Dershaneler açılır açılmaz yapılan sınavlar bunun ispatıdır. Sınavlarda üstüne durulacak hedef kitle seçilir 2-3 sınıf oluşturulur (bu 30 bin nüfuslu bir ilçe için verilebilecek bir rakam ) geri kalan kısım diğer sınıflara sürülür. Başarılı sınıflara daha başarılı dershane çalışanları tayin edilir diğer sınıflara ise yeni mezun veya bu da benim adamım boşta gezmesin gelsin bende 3-5 kuruşa çalışsın mantığı ile alınan kişiler tayin edilir.
Sınavlar da hedef kitle kesin güzel bir yerlere gider başarı gösterir. Hedef kitlenin dışında kalan diğer öğrenciler içinden ise zeki olanlar çok da zeki olmayan dershane çalışanlarından aldıkları az bilgiler ile elde kalan diğer bölümleri kazanabilmektedir. Zeka seviyesi daha az ve çalışmayan gurupta 2 yıllıklarla yetinmiştir. Zekası yetmeyen de herhangi bir yere yerleşememiştir. Burada kazanamayanlar, 2 yıllık ve basit 4 yıllık bölümleri kazananlar MEB öğretmenlerinin başarısıdır. Yüksek puanlı yerleri kazananlarda dershanelerin başarısı ve REKLAM kaynağıdır. Diğerleri ise PARA kaynağı.
Hiçbir dershane orta gelirli veya fakir aile çocuklarını bedava okutmaz. Dershane kayıtları önce yapılan sınavlarda zeki ve çalışkan öğrenciler tespit edilip belirli bir indirimle dershanelerine kayıtları yaptırmaları sağlanır. Bu da 5-10 kişi ile sınırlıdır. Bu durumu müsait olmayan ailelerin sadece bir elin parmağını geçmeyecek kadarına tekamül eder. Ya geri kalan aileler ne yapacaktır. Asgari ücretin 800 TL olduğu bir ülkede aile evladının iyi bir okul kazanması için 3-5 bin TL tutarlı bir borcun altına girmektedir. Ödeyemeyenler sıkıntı çekmekte, en ufak taksit gecikmesinde rahatsız edilmektedir.
Dershaneler; eğitim, eğitimde eşitlik, dengeleri sağlama kurumu değil hatta bunları alt-üst etme kurumlarıdır. Buralarda çalışan kişiler de; eğitmen, öğretmen değil tamamen bir bankanın gişe memurlarıdır. Şahsen ben hiçbir dershane gişe memurunu tanımaz ve hatırlamaz iken, ilköğretim 1. sınıf ÖĞRETMENİMİN adını ve o zaman ki simasını halen hatırlamaktayım. Diğer bütün öğretmenlerim ile tekrar karşılaşır isem saygı ile selamlaya bilirim. Fakat gittiğim dershanenin gişe memurlarını yolda görsem tanıma ihtimalim hiç yoktur.
Yukarıda açıkladığım sebeplerden dolayı dershaneler kapatılmalı eğitime eşitlik getirilmelidir. Ve aldıkları 3-5 kuruş maaşla kutsal bir görev yapan eğitimcilerimiz olan öğretmenlerimize itibarları geri iade edilmeli, özür dilenmelidir. Bu güne kadar üstümde emeği olan iyi kötü anılarla hatırladığım bütün öğretmenlerimden ve ilk öğretmenlerim olan Annem ve Babamdan haklarını helal etmelerini ister onlara yapılan bu haksızlıktan dolayı şahsım adıma özür dilerim...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.