Bugün 'bi farklılık'la başlamak istedim hayata. Gündelik yükümlülüklerden azad olup , özgürce bişeyler yapmak...
Yani en azından 'Metropol Hayat'nın betonarme manzaralı , çok gürültülü ve bol egzoz dumanlı stresini yaşamamak..
İlkin Çamlıca' ya çıkmak geçmişken aklımdan , sonradan karar değiştirerek ; daha önce hiç gitmemiş olduğum --ama sürekli yakınlarından geçmişimdir --bir yerde , "Taksim gezi parkı" aldım soluğu.
Kimseciklerin olmaması sebebiyle kendimi şanslı hissettiğim bu park da , dolaşıp biraz vakit geçirdikten sonra, 'Gezi Parkı Direnişi' sürecini düşünmekten alamadım kendimi.
Evet , daha bir ay öncesine kadar 'neler'e sahne olmuştu bu kadarcık arazi.
Belediye nin 'malum projesi'ne karşı ilk direncin gösterildiği , sonradan bu direncin Ülke'nin neredeyse tamamında kitlesel bir harekete dönüştüğü mekandı , burası.
Gerçekte neydi acaba bu çok ciddiye alınması gereken itiraz ?
Farklı persperktiflerden yola çıkarak sorular sorsak , cevaba yaklaşabilir miyiz acaba ?
Pek zannetmiyorum. Çünkü böylesi -- kökeninde birçok dinamiği barındıran -- sosyolojik olguları çözümleyip bir kanıya varabilecek bakış açısı çok fazla belge ve bilgi gerektirir. Ama belki en azından süreci tanımlayabiliriz diye düşünüyorum.
Haa ufaktan da bir önerimiz olabilirse sevgili okurlara... 'Ne mutlu'
Şimdi hazır İstanbul da --benzerine çok az rastladığım -- böylesi bir sessizliği yakalamışken , sürecin başından bugüne kadar neler konuşuldu bir düşünelim.
Evet gerçekte neydi acaba burada yaşananlar ;
Birbirinden farklılık arz eden birçok kesimin , kendi gurubundan kişilere söylediği ve süreç içerisinde propaganda haline getirdiği varsayımlardan ibaret miydi ?
Yani bu süreç :
* Siyasi platformda gerçekleşemediği için biriktirilerek patlama noktasına gelmiş muhalif nefret miydi ?
* Özgür yaşam sahalarına ilişen din manipülasyonlu gelenekçi - muhafazakar , baskıcı uygulamalar mıydı ?
* Türkiye' nin gelişip büyümesine 'Muasır Medeniyet'leşmesine engel olmak isteyen, dış kaynaklı derin örgütsel yapılanmalar mıydı ?
* Mevcut iktidarın, küresel güç odakları ile entegrasyon sağlamış , sosyal siyasal ve ekonomik politikalarına karşı direnç koymak isteyen "legal- illegal , örgütlü 'devrimci' "guruplar mıydı ?
* Yükselen 'yapı'laşma faaliyetlerine karşı , doğanın zarar görmesine hassaslanan çevreci guruplar mıydı ?
* Yabancı devletlerin istikbarat ajanlarının örgütlediği ve rol aldığı bir yığın tiyatro oyunu muydu ?
* Emniyet teşkilatının, son derece demokratik bir şekilde eylem hakkını kullanmak isteyen ''masum halk'a müdahale ederken ki ; şiddet kullanımı ve orantısız güç gösterileri miydi ?
* Siyasi iktidarın muhalif görüş sahiplerini kızdırıp, şiddete meylettirerek haksız olduklarını gösterdikten sonra , kendi seçmen tabanını tekrardan politize etme -- koruma ve artırma -- gayreti miydi ?
* Muhalefet partisinin 'malum mitingler'de elde edemediği potansiyelin bu toplu şikayette oluştuğunu farketmesi üzerine "ona" yön tayini yapıp , siyasi istikamet doğrultusunda rüzgar oluşturması mıydı ?
* Yoksa 'altı tane ağacın kesilmesi' miydi ? :)
Evet , görüldüğü üzere bahsekonu süreçte , toplumun birbirinden farklı düşünen kesimleri, söylemlerini kendilerine has üsluplarla oluşturmuş ve --gerek destekçileri gerekse karşısındakiler -- birbirlerini motive etmişlerdir.
Yukarıda saymaya çalıştığımız bu -- kullanıldığı kesim tarafından slogan haline getirilmiş -- söylemler , öyle bir yere varmıştır ki ; direniş liderliği sanat camiası kanadından birine atfedilebilmişken, bir yandan da , aynı camia tarafından "canları sıkılan insanların , uygun hava şartlarının da imkan sunmasıyla , harekete geçmeleri" şeklinde yorumlanabilmiştir.
Ne yazıkki burada olması gerekip de ol(a)mayan 'farkındalık' , toplumu oluşturan toplulukların süreci yorumlarken birbirlerini suçlamaya ; birbirlerini dinlemekten daha çok hevesli ya da alışkın olma( ma) larının gerekliliğidir. Fakat yaşanan süreç bu durumun tam aksidir.
Evet bu söylemler ateşsiz duman değildi. Dile gelmeleri varlıklarının emareleriydi. Fakat yazıda vurgulamak istediğimiz -- gezi sürecinde içerisine düşülen -- ' yanlış tutum' , kulaklarını sadece duymak istedikleri şeyleri söyleyenlere kabartan kesimlerin , diğerlerini - çok klişe olacak ama - " öteki " kabul etmeleri tutumudur.
Toplumsal vak'alar böylesi reaksiyonların esaretinde yaşandıkça, kutuplaşmaların ve buna bağlı olarak da çatışmaların yaşandığı bir 'Ülke' olmaya devam etmekten kurtulamayız.
Umarım deneyimlerinden ders çıkaran , ayrışmalara imkan tanımayan ; çünkü farklı düşünüş yaşayış ve inanışları tabi bulan , hatta bu durumu zenginlik sayarak varlığını sürdüren bir ülke olabiliriz...
Geleceğe ümitle bakabilmek temennisiyle ...
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.