Bir ormanda kocaman bir ağaç vardı. Öyle bir ağaçtı ki, rüzgar onu asla kıramazdı. Rüzgar nefret ederdi ona. Ağacı yıkmayı görev edinmişti kendisine, Ancak ne yapsa da, ağaç yıkılmıyordu. Hala ayaktaydı. Ne kadar yaşlansa da. Birgün ağacın yaprakları dökülmüş. Rüzgar koymuş kafasına, bu durumda rahat yıkarım diye. Esmeye başlamış rüzgar birden. Birkaç saat ağaç direnmiş, ama birkaç dalı kırılmış rüzgarın sonucunda. Rüzgar ne yapsa, nafile. Ağaçın yıkılacağı yok. Bu kez daha da sert esmeye başlamış rüzgar. Ağaç güveniyor toprağına, köküne. Saatler geçmiş, neredeyse tüm dalları kırılmış. Rüzgar devam ederse, ağaç tam yıkılacak. Ama rüzgarın gücü kalmamış. Yardım istemiş başkalarından. Ama kimse yardım etmemiş. Ne fırtınalar kopmuş ormanda ama ağaç dimdik ayakta. Sonunda rüzgar toprakla anlaşmış. Toprağın da yardımıyla ağaç kökten yıkılmış. Zamanla çürümüş gitmiş. Ama ağaç olmadığında toprağın suları kurumuş. Kötü hale kalmış, artık eski güzel toprak olmamış. Toprak rüzgardan yardım istemiş. Rüzgar da cevap olarak öyle bir esmiş ki, toprağın üst katı uçmuş.
Dün seninle bir olup, ağacı yıkan rüzgardı o. Neden şimdi karşı olsun ki sana? Değil mi? Değil, tabi. Dün ağacı yıkan bugün seni yıkar. Hayatta kimseye güvenme. Başkasına kötülük yapanın birgün sana da yapmayacağı ne malum?