ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

One Minute, TMK ve Hud (as)’ın Tebliği

İzzet Kaba

07 Kasım 2013 Perşembe 05:14
  • A
  • A
Hud (as)’ın tebliği gerçekten ibret ve ders alınması gereken hususlar içermektedir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Hani kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?”

Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim.

Gelin artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.

Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak alemlerin Rabbidir.

Siz her tepeye bir alamet bina edip eğlenir durur musunuz?

Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?

HEM TUTTUĞUNUZ ZAMAN MERHAMETSİZ ZORBALAR GİBİ TUTUYORSUNUZ.

Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.” (Şuara Suresi: 124-131)

“Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz” ayet-i kerimesi hakkında İmam Kurtubi (rh.a) şu açıklamaları yapmaktadır:

“Bu buyruktaki “tutmak”, satvet ve şiddetle almak demektir. İbn-i Abbas ve Mücahid dedi ki: “Batş (şiddetle yakalamak) kılıçla öldürmek yahut kamçıyla dövmek suretiyle şiddet uygulamak demektir. Bu da, siz bu işi zulmen yapıyorsunuz demektir.

Yine Mücahid; Bu, kamçı ile dövmek demektir, demiştir.

Haksızca kılıçla öldürmek demek olduğu da söylenmiştir. El Kelbi ile El Hasen dedi ki: “Bu gerekli araştırmayı yapmaksızın kızgınlık ve öfke ile birisini öldürmek demektir.

Bir diğer açıklamaya göre bu; affetmeksizin ve herhangi bir şekilde mühlet tanımaksızın gerek kasten gerek hata yoluyla sorgulamak demektir.

Âyet-i kerime daha önceden geçmiş ümmetler hakkında haber vermek üzere, yüce Allah tarafından bu fiilleri sebebiyle kendilerini yerdiği ve uygun görmediğini İfade ettiği gibi; bu fiilden uzak durmak noktasında da bize öğüt olmak üzere nazil olmuştur.

Derim ki: Yerilmiş olan bu nitelikler, bu ümmetin birçoğunda kendisini göstermeye başlamıştır. Özellikle de Bahri (Memlûk)'lerin yönetim başına geldikleri zamandan itibaren Mısır diyarında bu böyledir. Bunlar haksız yere insanları kamçılarla, sopalarla dövüp yakalamaktadır. Zaten Peygamber (sav) bunun olacağını da haber vermiştir. Nitekim Müslim'in Sahih'inde yer alan rivayete göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Cehennem ehli olan iki sınıf vardır ki henüz daha bunları görmüyorum. (Birisi) beraberlerinde inek kuyruklarını andıran kamçılar ile insanları vuran bir topluluk, diğeri ise giyinmiş fakat çıplak başkalarını kendilerine meylettiren, kendileri de başkalarına meyleden, başlan yana yatmış deve hörgüçlerini andıran kadınlardır. Böylesi kadınlar ne cennete girerler, ne kokusunu alırlar ve hiç şüphesiz ki oranın kokusu şu kadar şu kadar mesafeden alınır.”

İmam Kurtubi’nin açıklamalarına göre “zorbaca yakalamak” fiilinin kapsamına “işkence etmek, yargısız infaz, kızgınlık ve öfke ile hüküm vermek ve ön yargıyla karar vermek” girmektedir. AK Parti Dönemi’nde işkencenin ve yargısız infazların önüne geçildiğini görmek sevindirici bir gelişmedir. İlk kez insanlar, kamu görevlileri karşısında kendilerini insan gibi görmeye başlamışlardır. Ama kızgınlık ve öfke ile hüküm vermek ve ön yargıyla karar vermek hususunda aynı şeyi söylemek mümkün değildir.

Ceza Yasalarında kanaatlerin ve zihniyetinde yargılandığını gizleyemeyiz. Mevcut TMK, sosyal hareketleri bile yargılamaktadır. Bundan dolayı İsrail’de bile olmayan terör suçlusu bizim ülkemizde vardır. Ayrıca cinsel suçlarda sadece beyana dayalı olarak ağır cezalar verilebilmektedir. Anlaşılıyor ki, hükümet yetkilileri ya Yusuf Suresi’ni okumamışlardır ya da Feministlere şirin gözükmek arzusundadırlar. Ama dikkat edelim her çıkardığınız yasa, sorunu daha da büyütmektedir.

Meselenin en vurucu yanı şudur. Modern Ceza Hukuku yapıcıları garip bir hastalığa yakalanmışlardır. Görevlerinin suçu mutlaka ortaya çıkartmak olduğunu zannediyorlar. İnsanlar kapalı kapılar ardında suç işleyebilirler. Bu suç ortaya çıkmadığı sürece müdahalede bulunmak toplumu ıslah edeceğine ifsat eder. Evet, gerçekten de her suçluya ceza vermenin de toplumsal bir bedeli vardır. Ama kanun koyucular bir nevi tanrı olduklarından kimsenin kendilerinden izinsiz kimsenin nefes almasını istemezler. Meslek hastalığı dediğimiz de budur. Bir doktor kendini şifa verici olarak görmeye başladığı an ilahlaşmaya başlar ve bu andan itibaren faydadan çok zarar verir. Ama ülkemizdeki yasalar ve kolluk kuvvetleri bırakın kapalı kapılar ardındaki suç ve suçluyu bulma hastalığına yakalanmayı TMK’da olduğu gibi niyetleri bile yargılayabilmektedir. Hud (as)’ın tebliğini dikkate almakta fayda vardır.
YORUM YAZ
Henüz yorum yapılmamış.

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.