17 Aralık sürecinin en başından beri maskelerin ardına gizlenmiş niyetler yavaş yavaş görünmeye ve herkes eteğindeki taşları dökmeye başladı. Başsavcının engellemesiyle soruşturmayı fiiliyata dökemeyen savcı Muammer Aktaş'ın 2. Operasyon için Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan'ı hedef aldığına dair belgelerin çarşaf çarşaf medyada dolaştığını görüyoruz. Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi emniyetteki sorguları sırasında gözaltındaki şahıslara ''suçu başbakana atın sizi kurtaralım'' denildiğini ileri sürdü. Hatta polis ve yargı içerisinde bir takım kişilerin ''Başbakan'a kelepçe takmadan rahat etmeyeceğiz'' diye yemin bile ettiklerini söyledi. Abdülkadir Selvi'nin ciddi araştırmalar yapmadan böyle vahim iddiaları ortaya atacağını düşünmüyorum.
Esas niyetlerin ''yolsuzluk ve rüşvet çetelerini çökertmek'' ve ''bir temiz eller operasyonu'' yapmak olduğuna artık beni kimse inandıramaz. Peki neden Erdoğan’a ulaşmak isteniyor? Erdoğan’ın suçu nedir ki ona kelepçe takmaya and içmiş bir örgütle karşı karşıyayız?
1-Bağımsız Ekonomi
Başbakan ve çalışma arkadaşları, önce ekonomideki hamlelerle Türkiye tarihinde ilk kez bağımsız ve tek başına ayaklarının üzerinde duran bir iktisadi sistem yaratmaya çalıştı. İMF prangalarından artık kurtulan Türkiye savunma pozisyonundan vazgeçip atağa kalktı ve Halk Bankasını milli bir marka olarak önce İran’da sonra da Irak Kürdistan’ında kullanmaya başladı. Yapılması öngörülen anlaşmayla Irak Kürt bölgesinde ihraç edilecek petrol ve doğalgaz gelirleri Halk Bank’ta toplanacaktı. Bir de üstüne üstlük ilk etapta yıllık 26 milyar doları bulması beklenen petrol gelirlerinin önemli kısmından da nemalanacaktı.. Ama merak etmeyin, operasyon işe yaradı. 26 Aralık itibariyle Irak Merkezi yönetimi ile Kürt Bölgesel yönetimi, gelirlerin toplanacağı bankanın ABD Federal Bank olacağı hususunda anlaştı. Yani Mesaj: sen kendi kendine yet, bunlar seni aşar!!
2-Siyasi İstikrar ve Toplumsal Huzur
Önce devlet MİT üzerinden terör örgütüyle ve İmralı’yla bir takım görüşmeler gerçekleştirmeye başladı. Hatırlayacağınız üzere o dönemde iki önemli olayla karşı karşıya kaldık. İlki Oslo’daki görüşmelerin sızdırılması (devlet en derin istihbarat kurumu üzerinden PKK’yla görüşüyor ve Norveç’de yürütülen bu görüşmeler kimileri tarafından basına servis ediliyor, ilginç!) ikincisi MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcı tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması. Bu hamlelerle süreç ne kadar sekmeye uğratılsa da Başbakan iradesini ortaya koydu ve Kürt meselesinin çözümüne tarihinde ilk kez bu kadar yaklaşıldı, Diyarbakır’da barış rüzgarları esmeye başladı. Bir de aylardır ne bir şehit haberi geliyor ne de çatışma.. Senelerdir kördüğüm olmuş meseleyi çözme kararlılığındaki bir iktidara, büyük bir yargı darbesi vuruldu. Akabinde tuhaf gelişmelerle karşılaştık. Ergenekon hükümlüsü Balbay’dan daha hafif suçlardan yargılanmış BDP vekilleri tahliye edilmedi. Kimileri barış ortamından rahatsız olmalı ki Kürtleri tekrar sokağa ve çatışma ortamın çekmek istiyor. Zaten yargı aynı yargı anladınız siz!. Mesaj: bu topraklar sürekli bir huzur ortamına terk edilemeyecek kadar değerlidir!!
3- Bağımsız Dış Politika
Erdoğan’ın yaptıkları bunlarla da kalmadı, merak etmeyin.. Tarih 30 Ocak 2009 İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Formunun bir oturumunda İsrail Cumhurbaşkanı Perez’e ''siz katilsiniz'' dedi. Yıllarca İslam Dünyasının içinde sakladığı, dile getiremediği bir gerçek hem de 7 milyar insanın gözleri önünde.. Daha önce buna benzer bir şeye şahit oldunuz mu? Derken 2010’da Türkiye patentli bir gemi İsrail ablukasındaki Gazze'ye yardım malzemeleri götürmek üzere yola çıktı. Malum ''Mavi Marmara'' hadisesi (9 şehit).. Üzerine İsrail özür dilese de Başbakan geri adım atmadığı gibi ilişkilerin düzelebilmesi için ''Gazze ablukasının'' kaldırılmasını şart koştu. Hadiseler İsrail’le sınırlı da değil. Erdoğan hemen hemen her ortamda BM in yapısını (5’ler sistemini) kimi zaman ABD’yi kimi zaman AB’yi hedef alarak sert açıklamalar yaptı. Mısır ve Suriye'de zalimin karşısında mazlumun sesi oldu. Düşünün yönlendirilebilir, hesap sorulabilir Türkiye Başbakanlarına alışmışken, yönlendiren, hesap soran bir Başbakanla karşı karşıyayız. Mesaj: Sen uydu devlet olmaya mahkumsun arkadaş!!
Şimdi bunları üst üste koyarsak, mızrak çuvala sığmadı. Artık bir şeyler yapmak gerekti.. Heh bu arada daha önce yapılmadı mı sanki 2006 yılında Ergenekon, 2007 yılında Cumhuriyet mitingleri ve e-muhtıra, 2007'de 367 garabeti, 2008'de kapatma davası, 2011 Suikast planları, 2012 Hakan Fidan üzerinden Başbakana ulaşma çabaları, 2013 Gezi olayları... Hamd olsun, milletin feraseti ve sağduyusu ile üstesinden gelindi!!
Uzun lafın kısası kontrol edilebilir bir ülke istiyorlardı. Bağımsız, standart sapması yüksek, ne yapacağı kestirilemeyen bir Türkiye değil. Onun için hedef yolsuzluk falan değil, hedef Erdoğan’dır, yani Türkiye’dir kardeşim uyuma!!!
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
Güzel beyendim