Muhsin Yazıcıoğlu Suikastı
Bu olaya bir zincirleme olarak bakmak gerekir. Çünkü Muhsin başkanı yıpratma girişimleri ve kurduğu Büyük Birlik Partisini oynanan oyunlar önceden başlamıştı. ilk başta; Hrant Dink cinayetini gerçekleştiren bir kişinin yakalandıktan sonra çıkıp da parti ve başkanın isimlerini kullanarak cinayeti Muhsin başkanın üzerine atmaya çalışılıyordu. Tabi cinayeti gerçekleştiren derin güçler belki de Muhsin Yazıcıoğlu'nu 1980'de olduğu gibi içeride görmek istiyorlardı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun siyaseti onların işine gelmiyordu. Tabi bu iddaalar üzerine Muhsin başkan açıklamalar yapmıştır ve suçsuz olduklarını kanıtlamışlardır. Bu olaya bu şekilde geçilmiş oldu.
İkinci bir olay ise Danıştay saldırısı ile de Büyük Birlik Partisi ilişkilendirilmiş ama bu da Dink cinayetinde olduğu gibi bir iftira olduğu anlaşılmıştır.
Bu olaylar gösteriyor ki tüm oyunlar üzerilerine oynanıyordu Muhsin başkan ve arkadaşlarının. Halk Muhsin başkanı çok seviyordu ama oylarını da bu sevgileri kadar seçimlerde gösterselerdi Muhsin başkan çok rahat iktidara gelirdi. Her şeyde olduğu gibi iyilerin değeri yine öldükten sonra anlaşılacaktı ve öyle de oldu.
Şimdi gelelim ölüm yıllarına Muhsin başkan ve arkadaşları seçim çalışmalarına başlamış il il geziniyorlardı. Devletten hiçbir yardım almadıkları için kendi imkanları ile miting alanlarına gidiliyor ve seçim kampanyasını kendileri karşılıyordu. Kara yolu çok zorlu bir şekilde yolculuklar gerçekleştirildiği için aslında bir helikopterimiz olsa ne güzel olurdu diye bir söylemde bulunuyor. Ve bunun üzerine bir helikopter bulunuyor ve alanlara bununla gidiliyordu. Şimdi garip gelecek ama bu faili meçhulde bu helikopteri bulan veya pilotu bulanlar da bu cinayeti işlemiş olabilir.
Ve sonunda da Çağlayacerit'te ki konuşmasının ardından Yozgat'a gitmek üzere helikopter havalanır ve henüz biraz gitmişken helikopter düşer. Ve geriye büyük bir sır perdesi kalır. Ama kaza olduğu dakikalarda helikopterde bulunan bir gazeteci defalarca yardım ekiplerini ve daha birçok yeri arayarak yardım istiyordu. Normal şartlarda çok rahat bulunabilirdi. Ama ne yazık ki kazadan 2 gün sonra bulunuyor.
İlk başta; kazanın olduğu saatlerde kazanın olduğu yerin yakınlarındaki bir köy sakinleri olayın olduğu yere doğru gidiyorlardı ki Maraş valisi şöyle bir beyanname geçiyor: Bir helikopter kazası oldu ve yaralılar hastaneye kaldırıldı deyip oraya doğru gidenler engellenmişti. Bu haber valiye nasıl ve kim getirmişti? Yine derin güçler iş başındaydı.
Daha sonra deliller gösteriyor ki kazanın olduğu bölgeye bir helikopter inmiş veya başka bir yolla gidilmiş ve helikopterde bulunan delil ve belgeler alınmış. Bu arada da helikopterin radar sistemi çalışmıyordu. Ve o bölgenin tüm hava yolu radar sistemi silinmiş ve bulunamıyordu. Ve pilotun kanında da bir uyuşturucu madde bulunmuştu. Bunların hepsi tabi ki de tesadüf olamazdı.
Kazanın olduğu bölgeye ulaşım geç gerçekleştirilerek belki de daha yakın bir zamanda o bölgeye gidilse yaralılar kurtulabilirdi. Ama yok birileri çoktan senaryoyu hazırlamıştı, hepsi orada ölüme terk edildi.
Muhsin Yazcıoğlu'nun darbelerin içinde bizzat etkilenen kişi ve bu olayları bilen ve daha bir sürü bilgiye vakıf olduğu için bunların öğrenilmesini istemeyen Ergenekoncular yapmış olabilir diye bir iddaa var ortada ama 2009 dan bahsedilince devlet Ergenekonculara el koymuştu zaten. Acaba bu olayda onlara mı yüklenmeye çalışılıyordu?
Bu olaydan da anlaşılıyor ki ülkemizde ismi cismi olmayan ajanların cirit attığı yer olduğu aşikardır.
Cumhur Başkanımız Abdullah Gül çok ilerleme kaydedildi ve deliller elimize ulaştı gibi söylemlerde bulundu ama hala nasıl oluyor da kesin bir şey açıklanmıyor bütün deliller ortadayken. Artık faili meçhul olmaktan kalkması gerektiğinin zamanı gelmedi mi?
Kemal GÖÇMEN 24.11.2013-Pazar
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.