ÖNE ÇIKANLAR :

YAZARLAR

Baştakiler ve halk

Kenan ARSLAN

17 Temmuz 2013 Çarşamba 00:33
  • A
  • A

Bazı devletler milletçe perişan olur. Diğer bazı devletler ise hayatlarını güzel bir şekilde düzene koyar. Bu örneklerin her ikisi de yalnız devlet adamları, bakanlar, milletvekilleri için önemli olmayıp milletin her bir ferdini de ilgilendirmesi gereken meselelerdir.

İster kafayla ister kolla çalışanlar, bütün genç, yaşlı, kadın, erkek, şehirli, köylü hep bu meseleleri düşünmelidir.

Devletlerin kuvvet ve zayıflığı milletlerin yükseliş ve gerilemesi, yalnız idare adamlarının iktidar veya dirayetsizliğinden ileri gelmez. Bütün idare adamları iyi veya kötü kahraman veya teslim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer kopyası birer aynasıdırlar. Bir toplum nasılsa yöneticileri de onlar gibidirler. İşte bundan ötürü; “ Her millet layık olduğu idareye ve yöneticilere sahip olur.” Bu cümlemden ötürü bir çok kişi bana kızacaktır. Muhtemel ki yazımı okumaya devam edenler neden böyle bir cümle sarf ettiğimi de anlayacaktır.

Milletlerin tarihini kim yapar? Devletlerin ve bütün insanlığın hayatındaki en büyük olaylar, kimler tarafından yönetilir veya idare edilir. Yani tek bir kişi, kahraman tarafından mı? Yoksa bütün milletin gayreti dirayeti emeği inancı sayesinde mi?

Bir seçeneğe göre millet kil tablasından ibarettir. Eğer bir ustanın eline geçmeyecek olursa ebede kadar şekilsiz ve hareketsiz kalır. Eğer bu kili Atatürk, Fatih Sultan Mehmet Han, Sultan Alparslan, Mevlana, Ahmet Yesevi, Oğuz Kağan gibi büyük adamlar kahramanlar eline alırsa ona istediği şekli verebilir. Halk yerde yatan saman gibidir. Kahramanlar ise gökten düşen samanı tutuşturan halkı canlandıran ve harekete geçiren şimşek gibidir. Mete Han kendi milletimizi esaretten kurtardı Çin”i vergiye bağladı. Kanuni Sultan Süleyman Viyana Kapılarına kadar dayandı. Türk-İslam ihtişamını tüm batıya gösterdi. Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Lügat-it Türk eseriyle Türklük bilincinin varolmasını sağladı.

Milletlerin ve hatta bütün insanlığın tarihini yapanlar, manen kuvvetli olanlar, zeka ve istidat sahibi bulunan kimselerdir. Yani kahramanlardır. İşte tüm bu saydıklarım ve daha niceleri hep bu kişilerdir.

Diğer seçeneğe göre ise; tarihi yapan, olayların yönünü çizen, ve bunların karakter ve rengini veren, tek başına şahıslar Selahaddin Eyyubiler değildir. Halkın kendisidir. Düşünün ki pek büyük bir gemi denizde hareket ediyor. Hareket sırasında geminin önünden sular bir şerit halinde kaçışıyor. Bu su şeridinin gemiyi hareket ettirdiğini kim söyleyebilir? Bu su şeridini geminin kendisinin yaptırdığı açıktır. Kuvvet asıl vapurun kendisindendir. Akan sular ise bunun neticesidir.

Bu seçeneğe göre bir millete hareket gücü ortaya çıkıp yürüyünce o millet kendiliğinden hareket ediyor. Kendi isteklerini arzularını ifade eden bir kimseyi kendi arasından kılavuz olarak seçiyor. Türkler Ergenekon”dan bu sayede çıkmıştır. Kavimler göçü Fransız İhtilali bu seyede ortaya çıkmıştır.

İlk bakışta bu iki görüş birbirine zıt görünebilir. Ancak gerçekte bu iki görüş birbirini tamamlar. Bunlar paranın iki yüzü gibidirler. Her biri gerçeğin bir yarısıdırlar.

Kahraman halkı heyecanlandırır, alevlendirir. Fakat onu milletinden aldığı ateş ve heyecanla yapar. Merceği örnek alalım. Mercek öyle planlanmıştır ki; belli bir alana dağılmış güneş ışıklarını belli bir alana toplar. Binlerce ışının bir araya toplanmasıyla parlak bir nokta meydana gelir. Bu kuvvetli nokta kağıt, saman, odun gibi şeyleri yakar. Milletin her büyük adamı da mercek gibidir o kendi şahsında milletinin karakterinin gücünü toplar, bununla milyonlarca insanın ruhunu tutuşturur.

Her millet idare makinesinin başına ya güçlü ya da önemsiz adamları geçirir. Bunlardan birinin iş başına gelmesi milletin manevi seviyesine bağlıdır. Biz kendi memleketimizde ne yapıyoruz? Milletimizin kaderinde nasıl bir rol oynuyoruz? Yapmaya mı yoksa yıkmaya mı yönelmişiz? Eskiden komşusu siftah yapmadığı için müşterisini oraya yönlendiren kendi günlük rızkını aldığı için diğer kardeşlerinin de alması için uğraşan bizken şimdi iflas eden akrabasına yardım eli uzatan hangimiz. Eskiden zulüm yaptığı için atların ayakları altında zalimleri öldüren bizken kendi öz kardeşlerimiz olan Doğu Türkistan”daki zulme dur diyen hangimiz. Çanakkale Savaşında düşman askeri yaralı olduğu için kendi ölümü pahasına onu sırtında taşıyarak düşman cephesine bırakan bizken 1950 1980 ve şu anki yıllarda dini, düşüncesi ırkı farklı diye kendi kardeşini bile gözünü kırpmadan öldürebildiği bir silahın sabah bir kesimi öğlen diğer kesimi öldürmesine göz yuman oyunları anlamayan hangimiz. Bu saydıklarım ve sizin de sayabilecekleriniz bir çok zamanda ki yöneticilere, ilim adamlarına, aydınlara bakın bize, milletimize ne kadar benziyor.

YORUM YAZ
TOPLAM 1 YORUM

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.

  • Hasan Akkoyunlu - Hasan Akkoyunlu:17 Temmuz 2013, Çarşamba 16:26

    Herkes hakettiği gibi yaşar sözü burada ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Biz kendimiz seçiyoruz liderimizi ve liderin yaptığıda bu yönde meşru sayılıyor