Oyuncu olmak günümüzün en kolay mesleklerinden biriymiş gibi bir hal almıştı. Bu işe emek vermiş, kendini adamış insanların hak ettikleri yerleri tepeden inme kişiler işgal ediyordu maalesef. Yeteneğe değil de tamamen pazarlamaya yönelik yürüyordu işler ki malûm dönem ‘piyasa ekonomisi’ üzerine kurulu bir dönem!. Ancak son yıllarda çok şükür ki profesyonelliğin bu noktada ne denli önemli olduğu konusunun farkına varıldı ve daha az haksızlık yapıldığı bir döneme girildi. Türk Sinema ve Televizyon’u adına yapılan işlerin de giderek artan bir başarıyla sürdüğünü görmek beni daha da umutlandırıyor. Çünkü sanatçıların ve sanatın toplum için ne denli önemli olduğunu konuşmaya bile gerek yok. Bu noktada da bu işi hakkıyla yapan herkesi kutluyor ve teşekkür ediyorum emeklerinden dolayı.
Ancak benim bahsetmek istediğim konu biraz daha farklı; oyunculuk dediğimiz bu zor işi hiç emek harcamadan hayatına katmış, kişiliğinin bir parçası yapmış ve hiç sekteye uğratmadan yürüten insanlardan bahsetmek istiyorum, onlara duyduğum hayranlıktan!!! Eminim, neredeyse hepimiz hayatımızın bir döneminde sağ gösterip sol vuran insanlarla karşılaşmışızdır ki zaten boşuna dememişler ‘insan çiğ süt emmiş’ diye. Özümüzde var yani; hepimizin içinde bir yerlerde dalavereye meyil var maalesef! Kişinin iradesi ve vicdanının devreye girdiği nokta burası işte; ilk önce kendi içinde var olan kötülüklerle mücadele etmek… Kimi bunu çok iyi başarır, kimi de acziyetine ve zayıflığına yenik düşer.
Bu insanlar çok iyi reklam yapabilirler; tabir-i caizse etiketleri iyidir, ambalaj on numara. Gören ‘adam’ sanır; onurlu, şerefli, haksızlığa tahammülü olmayan biri gibi… Şöyle bir uzaktan baktığınızda ‘ne kadar vakar!’ dersiniz, sanki bir şeyler söylemeye başlasa hep en doğruyu söylermiş gibi, hayatın acımasız yüzüyle karşılaşıp onca incinmişliğine rağmen gücünü kaybetmemiş ve hiç kaybetmeyecek gibi. Hak edene hak ettiği gibi davranır, sadece dünya gözüyle değil gönül gözüyle de bakar gibi. Gerçekten cesur bir duruşu vardır, herkesin cesaret ettiğinin dışında farklı bir ahlâkı var gibi; diline gelip de söylemesi gerekenleri yutar gibi değil kusar gibi!!!
Sonra bir bakarsınız ki ‘puff’ oluvermiş her şey! İnanamazsınız, inanmak istemezsiniz. Onca zaman nasıl da bu kadar inandırıcı oldu dersiniz. Konduramazsınız, bahaneler üretirsiniz içinizde. Hâttâ kendinizi karalamaya bile razısınızdır onu aklamak için. Neden? Çünkü inanmışsınızdır bunca zaman, yüreğinizi açmışsınızdır. Güveninizi sorgusuz sualsiz sunmuşsunuzdur önüne. Anlamak istemişsinizdir en saçma şeylerini bile; incitse incinmemişsiniz, yalanlarını görmezden gelip hep ‘vardır bir bildiği’ demişsinizdir. ‘Adam olamadım daha!’ dediği zaman ‘Adam olmak nedir ki?’ diyecek kadar zaten ‘adam’ yerine koymuşsunuzdur onu. Öyle zaman olur ki onu tanıyıp da sizin tanımadığınız insanlara bile onu savunur bulursunuz kendinizi! Mutluluğu için her şeyi yapmaya hazır beklerken ‘ben artık gidiyorum!’ dese bile onu mutlu edecek şeyin o olduğunu biliyorsanız içiniz kan ağlasa da ‘nasıl istersen’ deyip, kızılcık şerbeti içip yine de onun arkasında olursunuz…
Ne için? Dünyanızı başınıza yıkıp, inançlarınızı uçurumdan aşağıya savurup, dilinin kemiği olmadan konuşurken aynı zamanda da maskesini, üzerindeki kostümü ağır ağır çıkarırken egosunu nasıl tatmin ettiğini görmek için!
Ne için? Bir insanın nasıl olup da bu kadar acımasız, bencil ve iki yüzlü olduğunu görmek için!
Ne için? Doğuştan nasıl oyuncu olunurmuş, görmeniz için!!! Şapka çıkarılası bu oyunculuğu, nasıl kişiliğinin bir parçası halini almış ve tiyatro ya da sinema sahnelerine hiç gerek kalmadan nasıl da her ortamı kendine ayrı bir dekor, çıkarına karşı nasıl da rollerini kendine kostüm edindiğini görmeniz için!
Ne için? Acı bir şekilde hiçbir zaman kendine ait bir hayatı ve kişiliği olmayacağını bilip, önce kahrolup sonra sadece ‘yazık’ deyip geçmeniz için! İkinci kez yaptığınız yanlışı ‘en dibe’ inerek fark edip bir daha ölseniz de yapmamanız için…
Demem o ki sanata ve sanatçıya saygım her zaman sonsuz; gerçek oyuncular, oyuncu olabilenlere ayrıca sonsuz çünkü çok zor bir iş. Ancak bu işin okulunu okumayıp, dersini almayıp, ehilleriyle çalışmadan yani doğuştan oyuncu olabilenlere saygım daha da sonsuz! Bence bu insanlardan oyuncular ders almalı; her an nasıl da rolüne sadık kalınır ve taşınır bilmek için, hiç o sahneden inmeden nasıl yaşanır öğrenmek için!!!
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.
- - Fatih SULTAN:16 Mayıs 2013, Perşembe 15:21
- - Misafir:16 Mayıs 2013, Perşembe 14:08