“Letüftehanne'l Kostantıniyyete, ve le ni'mel emrü zâlike'l emr, ve le ni'mel ceyşü zâlike'l ceyş” Yani: “Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.”
Sözlerime Peygamber efendimizin Hadis-i Şerifi ile başlamak istedim. İstanbul, Kostantiniye, Der saadet veya Babı Ali ona hakim olan her millet farklı bir isim koydu. Lakin ona herkes sahip olmazdı. Çünkü onu alacak Kumandan kutlu bir zaferle müjdeleniyordu. Bu kutlu zafere nail olabilmek için çok kimse yüklendi şimdilerde Topkapı semtinde bulunan o eski surlara ama onu geçip sancağı dikmek nasip kimseye nasip olmadı.
Zaman artık Sultan Mehmed’in zamanıydı. Babası ve hocaları onu bu fetih için hazırladılar. Babası kendisi içinde isterdi bu kutlu zaferi amma daha Sultan Mehmed kundaktayken Hacı Bektaşi Veli Hazretleri kundakta ki bebeği işaret etmişti. “ Sultanım bu zafer ne bana nede size nasip olur, bizim köse(Akşemsettin Hazretleri) ile şu kundakta ki sabiye nasip olacak bu iş “ diyerek keramet göstermiş ve onun bu görev için hazırlanmasının temeli atılmıştı.
Kostantiniye artık yıkılmak ve düşmek üzereydi. Elli küsur gün süren muhasara ile surları viran olmuş, her bir yerinden ayrı duman yükselmekteydi. O şanlı Fatih sevgilisini bu halde görünce çok üzülmüştü. Yaralı bir sevgiliye bakar gibi hüzünle ve kasvetle bakıyordu. Fakat sevdiğine kavuşamamanın verdiği hüzün ayrı canını yakıyordu. Birden bire muhafızlarından biri yanına gelerek çok sevdiği hocası Akşemsettin Hazretlerinin geldiğini ve kendisi ile görüşmek istediğini söyledi. Sultan Mehmet “ Hocamı bekletmeyin derhal gelsin” dedi
“Müjde Hünkarım Allahın izniyle fetih çok kısa bir zaman içinde gerçekleşecek ; İnna fetahna leke fetham mübına, Li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma, Ve yensurakellahü nasran azıza, Mealen : Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir. Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder. “ diyerek fetih ayetlerini okudu. Sultan secdeye kapanarak bu müjdeli habere şükretti.
Bu olaydan belki saatler beklide bir gün sonra muzaffer İslam ordusun sancağı artık Kostantiniye surlarında dalgalanıyordu. İşte Bugün sahip olduğumuz dünyanın en güzel ve kutlu şehrinin kapılarını açan ve ebediyete kadar bu şehri İslam alemine hediye eden Fatih Sultan Mehmed Hazretleri İstanbul’umuzu böyle fethetti.
Başta bu müjdeyi bizlere veren Efendiler Efendisi(S.A.V) olmak üzere onun müjdesini taşıyan Akşemsettin Hazretlerine, Fatihler Fatihi Sultan Mehmed Hana ve onun Kahraman Askerine ve de Efendimizin müjdesini gerçekleştirmek için şehit olan bütün Allah dostlarına Allahtan Rahmet dileriz. Allah ebeden onlardan razı olsun. Bizleri de onlara yaraşır evlatlar olmayı nasip etsin.
Sözlerimi Büyük Şair Nedimin sözleri ile bitirmek istiyorum. Allah'ın Selamı Sizlerin üzerine olsun
Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır ( Bu İstanbul şehri ki misli benzeri yoktur)
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır ( Bir taşına bütün Acem mülkü fedadır)
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.