Bugün bazı gruplar ve bazı şahıslar tarafından kullanılan Türk - İslam sentezine değinmek istiyorum.
Nedir Türk - İslam sentezi ilk defa ne zaman ortaya çıkmıştır, ve çıkış noktası nedir kısaca bir bakalım.
Öncelikle ne zaman Türk milleti ile İslam dünyası bir araya gelmiş hatırlayalım ; İslamiyetin ilk dönemlerinden itibaren cihat yani İslam dinini bütün insanlığa ulaştırmayı hedeflediği için dışa doğru genişleyen bir din söz konusu idi. Hz Osman devrinde hazar denizi kıyılarına kadar gelen Müslümanlar burada bulunan Hazar Türkleri ile temas etmiş fakat buradaki temas soğuk kalmış birbirlerini tanıyamamış ve bir süre savaş halinde olmuşlardır. Daha sonra ki dönemler de ise 751 Talas savaşında Çinlilere karşı birlikte savaşmışlar ve birbirlerini tanıma fırsatı ilk defa bu dönemde olmuştur. Karluk Türkleri İslam dinin tanıyınca bu yeni dinin kendileri için en yakın din olduğunu görmüş ve bütün Karluk boyu İslamiyeti seçmiştir.
Kısa bir süre içerisinde bütün orta Asya toplulukları İslam dinin benimseyerek Müslüman olmuşlardır.
Türk milletinin savaşçı yapısı ve İslam dininin cihat politikası ile Türk-İslam sentezi adı verdiğimiz birliktelik güçlü bir bağ oluşturmuştur. Hoca Ahmet Yesevi ve onun Alperenleri bu birlikteliğin en büyük mimarları ve taşıyıcılarıdır.
Selçuklu devletine baktığımız zaman Türkler artık islamın en büyük savunucu ve karakolu olma durumuna geçmiştir. Nizamül-mülk ise bu sentezi Türk Devletlerinin yapıtaşı konumuna getirererek Türklük ve İslam dininin sonsuza kadar birlikte anılmasını sağlamıştır.
Daha sonraki dönemlerde ise gerek Anadolu gerek Mezopotamya ve Türklerin yaşadığı coğrafyalarda Türk-İslam sentezi hakim olmuştur.
Haçlı seferleri Hiristiyanlık dininin İslam dinine yaptığı bir operasyon olduğu düşünülürse bu hain planı bozan gene Türkler olmuştur. Haçlı seferleri sonrası artık Türkler islamiyetin bayraktarlığını eline almış ve bütün dünyada ki Müslümanların lideri ve koruyucu konumuna geçmiştir.
Büyük osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim ise Mısırı ve Kutsal beldeleri Osmanlı Devletinin himayesine katarak zaten fiili olarak sürdürülen İslamiyetin liderliğini resmiyete dökmüştür.
Bu tarihten sonra dünyanın her yerinde ki Müslümanların bütün sıkıntılarına Türkler koşmuş ve üzerine düşen sorumlulugu en iyi şekilde yerine getirmiştir.Her ne kadar biz bunun adına Türk-İslam sentezi desekte bir fikir akımı ve bir düşünce yapısı olarak adlandırılması Fransız İhtalili sonrasında olmuştur.
1789 Fransız İhtilali sonrasında milliyetçilik akımlarının artması Osmanlı Devletine de sıçramıştır.Bu dönemde Osmanlıcılık,Türkçülük ve İslamcılık akımları ortaya çıkmış ve 19. yy sonlarında Sultan II. Abdülhamit Han tarafından Türk-İslam sentezi uygulamaya konulmuş ve devletin yıkılması bir süre önlenebilmiştir.
1914-1918 yılları arasında ceryan eden I. Cihan Harbi sırasında savaştığımız cephelere baktığımız zaman Türk-İslam sentezini faliyete geçirilmek ve tek bir çatı altında bunu birleştirmek istediğimizi açık bir şekilde görmekteyiz.
Cumhuriyetin ilanı ve Hiladetin kaldırılması ile uzunca bir dönem Türk-İslam dünyasında bir soğukluk olduğu düşünülebilir, fakat soğuk savaş dönemi dikkate alındığında bunun normal olduğu aşikardır.Soğuk savaş döneminin bitimine müteakip Turgut ÖZAL bu sentezin tekrar faliyete geçmesi için bazı teşebbüslerde bulunmuş ama ömrü bunu görmeye yetmemiştir.
Bugün ise Türk-İslam sentezi ayaktadır fiziki olarak bir birliktelik söz konusu olmasada ruhen bu sentezin ayakta olduğunu görmekteyiz.
Biz son bin yıllık tarihimizde ne zaman Türk-İslam birliğini kurup başına geçtiysek o zaman dünyaya hakim olduk, şimdi bizim güçlenmemizi istemeyen bazı güçler Hem Türk coğrafyasında hem de müslüman coğrafyasında karışıklıklar çıkararak bir araya gelmemizi engellemektedir.
Bir gün Türk-İslam birliğini tekrar kurarak yaşanan bütün acılara son verecek ve dünyaya gerçek adaleti getireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Dünya Türk-İslamın adaletine muhtaçtır