Arka ve ön tarafı yıkık, köprünün üstündeyiz. Ya da ellerimizle yaptığımız zindanda hem de zifiri karanlık. Boşluğun içindeyiz. Serseri rüzgârlara kaptırmış, gitmiyoruz. Kendimizi dahi unutmuşuz. Kibirliyiz; kelepçeler boynumuzda, çenelerimize dayanmış; burun yukarı, gözler aşağı somurtmakta.
Tarihle bağımız yıkkın, istikbal zaten loş… Geçmişi ve geleceği olmayan körler ve sağırlar birbirini ağırlamakta. İçi boş kavram ve sembollerle didişiyoruz. Daha fenası kelimelerimizi kutsallaştırıyoruz. Mabedimiz; Laiklik, Kemalizm, Kapitalizm, Komünizm, Liberalizm, Bilimcilik ve dahi Muhafazakâr Demokrasi… Kendi kendimize vurduğumuz zincirler.
Zaman; en büyük hapishane!.. Nerede başladığını aşağı yukarı, aklımız ermese de söylemişler. Ne zaman biteceği meçhul. Müphemlerin içerisindeyiz. İlle velâkin sarhoş gibi naralar atıyoruz; her şey berrakmış gibi
Rahimden kabre; iki dünya hayatında hapsettik kendimizi. “Anı” mutlaklaştırıyoruz; mekânı da. Ölünce parçalanacak an ve mekan!.. Tek miyiz? Ne münasebet; herkes bizim gibi, toplansak da ıssız adamlarınız. Boşluktayız.
Dünya böyle… Ama biz istedik: Acıyı, yalnızlığı, vahşeti… Kaptırdık; paçamızı şeytana!.. İdeolojilerle, olmadı makamla yine kesmedi zindanlarla bizi kandırdılar, korkuttular. Böyle yalnız kalmak zorundasın dediler. Ne büyük bir fırsat kaçırdığımızın ayırtına varsak. Okuyalım:
“Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: “Biz, Allah’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz” derler.” (Bakara Suresi: 156)
Dünyayı, seni, beni, herkesi ve her şeyi yaratan Allah!.. Oysaki başımıza musibet geldiği zaman; “Biz Allah’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz” diyoruz. Allah’ın dünyasında yaşarken neden?
Dünyanın nazı var, sıkıntısı mevcut… Ama Allah, musibetlerle kendisi arasına mesafe koyuyor. Elbette hayır ve şer Allah’tandır ama… Kudsi Hadiste Rabbimiz şöyle buyurur: “Mü’min bir kulumun canını almakta tereddüt ettiğim kadar hiçbir şeyde tereddüt etmiş değilim. O ölmek istemiyor, Ben de onun üzülmesini istemiyorum.” (Buhari)
Allah, kulunu azap için, musibet çekmesi için yaratmamış. Dünyanın elbet bazı kuralları var!.. Ve ayet-i kerime’de dünyada iken Allah’tan geldiğimiz ve Allah’a gideceğimiz ifade olunmuştur. Çünkü Allah’ın yanında azap, musibet ve yalnızlık yoktur. Mü’min bunun idrakindedir.
Issız adam kim?
Allah’tan geldiğini ve Allah’a gideceğinin şuuruna ermeyen, gökten indirdiği ŞERİAT yerine onun bunun kanunlarına uyan, ona buna tapan, makama, ideolojilere aldanan zavallı. Mü’min dünyada iken de ıssız adam değil…
“O halde beni anın, ben de sizi anayım…” (Bakara Suresi: 152)
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.