Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav) mü’min ile kâfirlerin hayat karşısındaki duruşlarını şöyle anlatmıştır: “Mü’min taze ekin gibidir, rüzgâr estikçe yatar, fakat yine doğrulur kalkar. Kâfir ise çam ağacına benzer, rüzgâr estikçe gürler, amma bir kere yıkılırsa bir daha kalkamaz.” Sıkıntılar ve çileler müslümanları elbette etkiler ama hiçbir zaman yıkamaz. Kâfir ise yapmacıktır. Sıkıntılardan etkilenmez görülür ama bir anda düşer. Mü’minler Allah’a dayanırlar kâfirler ise sadece maddiyata. Hâlbuki o maddiyatın sahibi de Allah’tır.
Günler geçiyor ve müslümanlar yeniden dünya hâkimiyetini ellerine almak için hızla ilerliyor. Peygamberimiz bu müjdeyi de bize vermiştir: “Nübüvvet içinizde Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da dilediği zaman ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat olur; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.” (Müsned)
Dünyaya egemen olmak istiyorsanız hem güçlü olmak zorundasınız hem de insanlığa sunacak üstün değerleriniz olmak zorundadır. Rabbimiz bizden kuvvetli olmamızı istemiştir. Şöyle buyurur: “Siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve cihad için atlar hazırlayın ki, onlarla hem Allah’ın düşmanlarını, hem de kendi düşmanlarınızı ayrıca Allah’ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız onun sevabı size eksiksiz ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal Suresi: 60) Müslümanların dünyaya yayacakları değer ise zaten ellerinin altındadır. Allah’tan başkasına kulluk etmeme ve Allah’ın hükmü… Başka söze gerek var mı?
Soğuk Savaş sonrası “Dünya Jandarmalığı”nı üstlenen ABD’nin güçlü olduğu doğru. Ama insani değerleri eksi de. Ayrıca ABD, girdiği hiçbir yerde düzen kurucu olamamıştır. Ne Afganistan’da ne de Irak’ta Büyük şeytan İran’la aynı yatakta iş çevirmelerine rağmen düzen kuramamışlardır. ABD küresel güç olma kuvvetine sahip değildir.
ABD Başkanı Obama Esed’in öldürmeleri ve vahşi tecavüzlerini görmezden gelmiş lakin Esed’in kimyasal silah kullanmasını kırmızıçizgi ilan etmiştir. Esed yirmi bir kez “kimyasal silah” kullanmasına rağmen harekete geçememiştir. Rusya, İran ve Esed çetesinin “eğer askeri müdahale olmayacaksa kimyasal silahları teslim ederiz” açıklaması askeri müdahale iddiasını en azından geriletmiştir.
Olaylar bu noktaya gelmeden önce gerek Esed Yönetimi gerekse de İran, “Esed’in elinde kimyasal silah olmadığını” iddia etmişlerdir. İş ciddileşince de “kimyasal silahı” itiraf etmek zorunda kalmışlardır. Yani kitle imha silahlarına karşı olduğunu ve bunun haram olduğunu söyleyen Hamanei’nin yine yalan söylediği açığa çıkmıştır. Ne yazık ki Türkiye’de bir zamanlar bu soykırımcı İran Devleti’ni uluslararası arenada savunmuştur. Türk Dış Politikasının en büyük zaafı İran’ın ayak oyunları konusunda yeterince uyanık olmamasıdır. Hâlbuki İran, Humeyni’den bu yana profesyonel yalanı ilke edinmiş bir eşkıya rejimidir. Buna rağmen Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan; “Humeyni’nin ilk Hama Katliamı’na şiddetli bir tepki gösterdiğini” iddia etmiştir. Başbakan’ın bu açıklamaları doğru değildir. Zira Humeyni, Hama Katliam’ında Hafız Esed’le birlikte çalışmış ve 40.000 müslümanı ağız tadıyla öldürmüştür.
Suriye meselesinde sadece ABD değil bütün Haçlı Dünyası yani Rusya, Çin, İsrail, İran, Hizbullah Çetesi hep beraber kaybetmişlerdir. Artık bunların hepsi toplansa da dünyada küresel sistem kuramazlar. Çünkü bunların temel kaygısı, Esed’in kimyasal silah kullanması değildir. Zira ölenler müslüman olduktan hele kadın ve çocuklar olduktan sonra fazla kaygılanacak bir unsur yoktur. Temel korku, Esed rejimi yıkılırsa silahların müslümanların eline geçmesi kaygısıdır. İran ve Hizbullah Çetesi, bir müdahale anında olayların kontrolden çıkabileceği ve müslümanların iktidara gelebileceği endişelerini Haçlı Kardeşlerine iletmiştir. Bu endişe ABD ve İsrail tarafından haklı bulunmuş ve Esed’e sahip çıkılması kararı alınmıştır.
Müslümanlara karşı Haçlı kardeşleriyle sahada savaşan İran ve Hizbullah çetesinin bilmediği mesele şudur. Esed, Sisi, Maliki ve hatta Hamanei oturdukları koltukta çok zaman oturamayacaklardır. Zira bölge aslına dönmeye başlamıştır. Bunu engelleyemezsiniz ancak sonunuzu geciktirebilirsiniz.
Bir sözüm de Türkiye’de iktidarı Gezi Terörü ile devirmeye çalışan İran, Esed ve Hizbullah Terör Örgütüne… Türkiye, Cumhuriyet Devrimleriyle kökünden kopartılan bir ülkedir. İslami hassasiyetleri Mısır gibi değildir. Ama hükümeti devirirseniz, Türkiye Halkı kendi özüne dönebilir ve kurduğunuz tuzaklar kendi aleyhinize dönebilir. AK Parti’nin naif politikaları sizin için nimet olabilir. AK Parti devrilirse hiç ummadığınız belalar sizi bulabilir. Haydi, yapın istediğiniz tuzağı. İsterseniz Humeyni gibi bin bir plan yapın… Gidişatı durduramayacaksınız.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.