Mısır’daki askeri darbeye destek veren Selefi Nur Partisi’nin tavrı birçok kesim tarafından oldukça şaşırtıcı bulundu. Ama Suudi Arabistan’a destek vermesi kafa karışıklığını kısmen giderdi. İlkeler yerine devlet politikasına tutunan Selefi Hareketin bu tavrı “Selefi Hareketlerin” çelişkileri ve tutumlarını yeniden masaya yatırmıştır.
Selef Kelimesi, halef kelimesinin zıttı olan bir kavramdır. Selef; önceden yaşayan ve ahirete intikal eden büyükler anlamına gelmektedir. Selefi Hareketin iddiası; İslam Dini geçen zaman diliminde içerisine birçok bidat ve yanlışların içerisine sızdığı bir din haline dönmüştür. Bu sebeple yeniden Kur’an ve Sünnete dönmek elzemdir. Bu bakış açısının İslam’ın yaşadığı tecrübeyi ve ilmi birikimi bir kenara attığını söylemek mümkün. Kaldı ki, ilk nesli öven hadislerde bir kesintiden değil, devamlılıktan bahsetmek mümkün. Nitekim Resul-i Ekrem (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “İnsanların en hayırlısı benim asrımda yaşayan insanlardır. Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra da onlara yakın olanlardır. Sonra bir takım kavimler gelir ki, onlardan birinin şahadeti yemininin, yemini de şahadeti önüne geçer.” (Buhari) Hadiste ilk üç nesilden sonra kötü nesillerin geleceği hususu beyan edilse de bu durum İslam’ın kesintiye uğrayacağı anlamına gelmez. Ancak üç nesilden sonra bidat ehlinin kurumsal ve kitlesel haline geleceğini beyan eder. Nitekim Haricilik, Şia, Mutezile, Kaderiyye gibi sapık fırkalar ilk üç nesilden sonra sistemleşmiştir. İslam’ın aslını temsil eden Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat; kıyamete kadar devam edecek İslami çizgiyi temsil edecektir. Resulullah (sav) bir hadislerinde bu durumu şöyle izah etmiştir:
“Ümmetimden bir taife, Mansur ve muzaffer olmakta kıyamete kadar devam eder. Onları yardımsız bırakanların kendilerine bir zararı olmaz.” (Tirmizi) Hadis-i şerif; İslam Tarihi boyunca hâkim kültürün daima Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat olacağını beyan etmektedir. Selefilik Hareketi; ilk üç nesilden sonra Hicri sekizinci asırda İbn-i Teymiyye tarafından icat edilmiş bir harekettir. Daha sonra Şeyh Muhammed b. Abdülvahhab, ıslah hareketi adıyla direk Kur’an ve Sünnete bağlılık çağrısı yaparak temelde mezhepsiz bir hareketin temellerini atmıştır. Osmanlı Uleması bu hareketi Selefi Hareket olarak değil “Vehhabilik” ismini vermişlerdir.
Vehhabilik; geçmişte sistemleşmiş bidat fırkalardan Haricilik, Haşviyye ve Mutezile gibi itikadi mezhepleri bünyesinde birleştiren Ehl-i Sünnet’ten ayı bir fırkadır. Osmanlı Devletini, küfür ile mahkum eden ve Osmanlı’dan ayrılmak için İngilizlerle anlaşma yaparak Osmanlı’ya “cihad” ilan eden bir hareket haline dönüşen Vehhabilik Hareketiyle ilgili İbn-i Abidin (rh.a) şu tespitleri yapmıştır: “Vehhabilik, Necd Çöllerinde meydana çıkan, Haremeyn’i işgal eden bir harekettir. İbadetleri Hanbelî mezhebine göredir. Fakat kendilerinin müslüman olduğuna inanıp, kendilerine muhalif olanların müşrik olduğunu ileri sürmektedirler. Bundan dolayı Ehl-i Sünneti ve Ehl-i Sünnet âlimlerinin öldürülmesini mubah görürler. 1233 senesinde Ehl-i Sünnet ordusu Allah (cc)’nın lütfuyla onlara üstün gelip kahr-u perişan etmiştir.”
Mısır’da bulunan Selefi Nur Partisi, İhvan ve onu temsilen Mursi’yi demokratik yollarla iktidara geldiği ve derhal İslam Fıkhını uygulamaya sokmadığı (sokamadığı) için eleştirmiştir. Ama darbecilerin İslam Fıkhı’nı uygulama niyeti olmadığı halde desteklemişlerdir. Darbeciler, Hıristiyan birisini Cumhurbaşkanı atamasına rağmen darbecilere destek vermişlerdir. Bunun iki sebebi vardır. Vehhabi Nur Partisi, ilkeler yerine Suudi Arabistan’a yüzünü çevirmiştir. İkinci sebep de; geçmişteki ataları nasıl Osmanlı’yı yıkmak için İngilizlerle anlaşmışlarsa bunlarda (“bidat”) ehli Müslümanlara karşı “kâfirlerle” işbirliği yapmaya karşı değillerdir.
Suriye’de müslümanların Nusayri Esed’e karşı savaştıkları malumdur. Genel amaçları İslam Fıkhına dayalı devlet kurmaktır. İran ve Hizbullah çetelerinin Esed ile Müslümanlara karşı savaşması Ehl-i Sünnete mensup Müslümanlarla Selefi Hareketleri birbirine yaklaştırmıştır. Bu durum Mısır için de Suudi Arabistan için de korku zillerinin çalmasına vesile olabilir. Kaldı ki; Selefi Nur Partisi, Mısır Darbesine destek vererek tabanını kaybedebilir. Gelecek günler hem Mısır’daki darbeciler için hem de İran ve Hizbullah çeteleri için kâbus gibi günlerin gelmesine vesile olabilir. Zira Suriye’de bebekleri yakarak öldüren İran ve Hizbullah Terör Örgütü ile Mısır’daki darbeye destek veren Suudi Arabistan müslümanlar nazarında bütün saygınlıklarını yitirmişlerdir. İslam, bu süreçte ayağına bağ olan vahşi ve çok yüzlü (İran ve Suudi Arabistan) katillerden kurtulmaktadır. Takiyyeci İran’ın ve Vehhabilik Hareketi’nin sonu gelmiştir.
Yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Yada Misafir Olarak Yorum Yapabilirsiniz.Üyeliğiniz varsa üye girişi yapabilirsiniz. Yeni üyelik için üyelik formunu kullanabilirsiniz.